Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Giovanni Ricci

Giovanni RicciTürk Saplantısı yazarı
Yazar
6.7/10
16 Kişi
44
Okunma
4
Beğeni
1.126
Görüntülenme

Giovanni Ricci Sözleri ve Alıntıları

Giovanni Ricci sözleri ve alıntılarını, Giovanni Ricci kitap alıntılarını, Giovanni Ricci en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Toplumsal yaşamın bütün ortamlarında, eski rejimde dinsel törenin gücü büyüktü. Dinsel tören, ruhsal ve antropolojik nitelikli derin katmanları bir araya getirerek, ortam üzerinde yoğunlaşıyordu (ortamı etkilemek, ona anlamlar, hiyerarşiler, niyetler aktarmak için) ve çoğu zaman istikrarı ve değerlerin sürekliliğini sağlıyordu; kimi zaman simgesel yoldan dönüşümleri ve kopmaları da sergiliyordu.
kitap yayınevi / epubKitabı okudu
Ölümü andıran ve sivil bir ölüm olarak kabul edilen kölelikten daha kötü hiçbir şey yoktur; kimse, sivil haklarından ve yasal haklarından yoksun bir köleden daha yoksul değildir, bu yüzden özgürlükten daha değerli hiçbir şey yoktur
kitap yayınevi / epubKitabı okudu
Reklam
Troya kazıları sırasında bulunan ve daha önce Hisarlık’taki arkeolojik sit alanının yakınlarında sergilenen buluntuların daha sonra Çanakkale’deki yeni bir müzeye taşındığını anımsatalım yalnızca. Orada, bu buluntuların hemen yanında, İngilizlerle Fransızların İstanbul’u tehdit etmek için Çanakkale Boğazı‘nı boşuna zorlamaya çalıştıkları 1915 Gelibolu seferine karşı Türk direnişinin anıları da bir araya getirilmiştir… Bu düzenleme bir ideolojiyi açığa vurmaktadır: Tarih, denizden gelip (Yunanlılar, sonra öteki Batılılar) saldıran halk ve toprağı savunan “Anadolu” soyuyla (Troyalılar, sonra Türkler) tekerrür ediyor. Troya döneminde böyleydi ve sonu kötü bitti, Birinci Dünya Savaşı‘nda böyleydi ve sonu iyi bitti; kim bilir bir daha bir başkası bunu denemeye kalkar mı… Açık bir uyarı. Hiç kuşku yok ki, İtalya’nın en içlerindeki taşrasından Türkleri ve Troyalıları anlatırken, 17. yüzyıl İtalyan şairi [Torquato Tasso] beklenmedik yoldaşlar bulmuş oluyor kendisine.
kitap yayınevi / epubKitabı okudu
Yüzyıllar boyunca Türkler –bu sözcüğü Crusca Akademisi’nin tanımındaki geniş anlamıyla kullanacağız– başlıca sohbet, tutku, yazı konularından biri olmuşlardır; çünkü Türkler “inançsız” ve düşman herhangi bir halk değildi, aksine, Avrupa tarihinin hem içinde, hem dışındaydılar. Türklerle nefret, dehşet ve küçümsemeyle, ama aynı zamanda merak ve pek de gizlenemeyen hayranlıkla yoğrulmuş yoğun, sancılı bir ilişki kuruluyordu.
Sayfa 8 - kitap yayıneviKitabı okudu
Hıristiyan güçleri “barbarlara karşı ordularını harekete geçirdiler, kimi deniz, kimi kara yoluyla.” “Pek Hıristiyan” Fransa kralının Habsburglara yardım etmekten kaçındığını, her şey olup bittikten sonra yapmacık bir tutumla sevindiğini, sonraki Türk karşıtı savaşlara da katılmadığını biliyoruz, ama inançlı kronik yazarlar bunlar üzerinde durmuyorlar. Sultan IV. Mehmed’in “kendini beğenmişliği”nin ve sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın “hainliği”nin itkisiyle hareket eden Türkler, onları “onurlu bir çaba”yla alıkoymaya çalışan şeyhülislamı küçümseyerek saldırıya geçmiş; ne var ki, Viyana, “kana susamış Tatarlar”ın “çılgınca” gözü pekliğine rağmen İstanbul’un kaderini yaşamamıştı. Bu durum Ferrara’da öğrenildiğinde kutlamalar günlerce sürdü. Katedralde dualar ve Te Deum‘lar, uzun uzun çalınan kilise çanları, top ve arkebüz atışları, kule ve binaların üzerinde fenerler, meydanda yakılan şenlik ateşleri ve halk konserleriyle, halka ve aydın kesime özgü, dinsel ve laik şenlikler yelpazesi eksiksiz olarak sergilendi. Pescheria Meydanı‘nda, Este şatosu önünde, “üzerinde Türkü alaya alan çeşitli simgeler”in, bir başka deyişle küçümseyici alegorik temsillerin bulunduğu “iki zafer takı” dikildi. Takların üzerinde “bir kartal ve kartalın pençelerinin altında bir ay” bulunuyordu: Osmanlı hilalini ezen Habsburg İmparatorluğu kartalıydı bu. Sonunda, “orada bir araya gelmiş halka büyük zevk veren havai fişekler, fişekler, çarkıfelekler ve başka şeylerle dolu olan” taklar ateşe verildi.
kitap yayınevi / epubKitabı okudu
Daha en baştan, 1480’den başlayarak, Otranto çok önemli görülüyordu, çünkü bütün İtalya, bu köprübaşı mevziinden “inançsız ve çok kötü … Türklerin eli”ne düşme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. İlk “kötü haberler”e göre, “güçlü bir deniz donanması” gelmiş, şehir sakinleri katledilmiş, “yurda saldırılar” olmuştu. Hıristiyan hükümdarlar arasında diplomatik anlaşmalar imzalandı; bunların sonucu Ferrara halkına “borazan sesiyle” duyuruldu: “İnancın korunması ve Otranto’yu ele geçiren Türk’ün yok edilmesi amacıyla kurulan birlik halka bildirildi.” Askeri harekâtlar kaygıyla izleniyordu. Bir günde “pek çok Türk,” ama aynı zamanda “400’den fazla Hıristiyan ölmüş“tü. Sonra bir paşa yakalanmış ve Dük I. Ercole bunu “resmi bildiri yoluyla halka” duyurmak istemiş, duyuruyu “sevinçten meydanda yakılan ateşler ve şenlik ateşleri” izlemişti. Halkın morali yerine gelince, savaş giderlerine katkıda bulunanlar için çıkarılan endüljans fermanı resmen duyurulmuştu, kronik yazarı da, “İsa’nın merhametini gösteren mührün basılı olduğu oğlak derisinden papalık belgesi”ne sahip olmak istemiş; bu amaçla 17 paralık küçük tutarı ödemiş; sonra “günah çıkararak günahlarından arınmış” ve “bütün günahları“ndan kurtulmuştur: Türklerin de bazı yararları oluyordu.
Sayfa 34 - kitap yayınevi /epubKitabı okudu
Reklam
Ferrara’da denenen kiliseler birliği gerçekleşmedi; Batı harekete geçmedi ve Konstantinopolis, uzun süreden beri öngörüldüğü gibi, Türkler tarafından fethedildi. Haberin duyulmasıyla panik Avrupa’da her yere yayıldı. Ferrara’da bu panik, konsilde tanıdıkları insanların ölmüş, kılı kırk yaran beyinlerin göçüp gitmiş olduğu düşüncesiyle herhalde özel bir yoğunlukla yaşanmıştır. Aradan yalnızca on beş yıl geçmişti ve imparatorun, patriklerin, Bizanslı âlimlerin anısı henüz silinmemiş olsa gerekti. Yıkım karşısındaki yakınma selinde, adı bilinmeyen Ferraralı bir kronik yazarı düşüncelerini şöyle dile getiriyordu: "1453 yılı, 29 Mayıs günü, Konstantinopolis’i kuşatmak için şehrin çevresini sarmış üç yüz bin kişilik Türk ordusu şehri zorla ele geçirdiğinde, Büyük Türk oradaki otuz bin insana zulmetti. Ve Türkler ertesi gün, Cenevizlilerin bulunduğu kaleyi [Pera] ele geçirdiler. Kaleyi buyruğu altına alan Türk, Konstantinopolis imparatoruyla başka birçok senyör ve şövalyenin başını kestirtip insanları öldürerek büyük bir acımasızlık sergiledi."Doğu’nun ana şehrinin ele geçirilmesi ve Boğaziçi’ne yerleştirilmiş İtalyan deniz güçlerinin küçük düşürülmesi sonucu, pek çok kimsede Hıristiyanlığın sonunun yakın olduğunu kanısı uyandı. İncil’in Vahiy kitabındaki kızıl at, yıkım savaşı meleği, Avrupalıların zihninde daha çok Türk giysisine bürünmüş olarak beliriverdi; Türk, günahkâr Hıristiyanlardan Tanrı‘nın intikamını alan kişi olarak da yorumlandı.
Sayfa 29 - kitap yayınevi /epubKitabı okudu
Kıbrıs’taki Hıristiyan sarayındayız: Kıbrıs’ın kralları, Fransız Lusignanlar, dönüş yolunda markiyi ağırlıyorlardı. En sonunda yolcu, adı bilinmeyen biri olmaktan çıkıyor ve feodal törenler yeniden yerini buluyordu, ama “Türk tazıları,” tavuskuşları, tropikal bahçeler ve “harika gül rengi suda” yıkanmalar arasında, Kıbrıs’ın doğulu atmosferine
Sayfa 20 - kitap yayınevi /epubKitabı okudu
Genellikle kültürlerin, farklılığı, aşağı olma ya da tehdit unsuru veya rahatsız edici bir anormallik gibi yorumlayarak, birbirlerine karşı savunma içinde oldukları bir sır değildir. Bu, bünyelerinde ikili bir yükü —kültürel üstünlük varsayımı ile tektanrılı dinlere özgü saldırganlık– birleştiren Yunan-İbrani kökenli kültürlerde özellikle kendini gösterir. Ahlaki herhangi bir tutum almanın, “uzaklık” etmeninden derinden etkilendiği de bir sır değildir. İnsanlar, egzotik meraklar ya da ütopik özlemler yaratacak kadar büyük olmadığı sürece, uzaklığı ilgisizliğe dönüştürme eğilimi gösterirler.
Sayfa 12 - kitap yayınevi /epubKitabı okudu
II. Mehmed kişisel olarak, atılan ilk adımı değilse de, hiç olmazsa yalnızca onun sunabileceği tanıklıkların erken ve inandırıcı bir örneğini sunmuştur bize. 1462'de, İstanbul'un alınmasından dokuz yıl sonra, Fatih henüz ona direnen Midilli'yi kuşatmaya giderken Troas'ı ziyaret etti. Orada bir konuşma yaptı (Bizanslı tarihçi İmrozlu Kritovulos bu konuşmayı aktarır). Mehmed, Troyalı kahramanları övüyor ve Troya'nın yıkımından ötürü Yunanlıları, Selaniklileri, Makedonları ve Moralıları, bütün Yunanistan halkını suçluyordu; ama şimdi, diye belirtiyordu, Yunanlılar onun eliyle "Asya halkları"na yapılan zulümlerin cezasını çekiyorlardı, Kısacası, İstanbul dramı, Troya dramının intikamını alıyor ve Asya Yunanistan'a (henüz Avrupa'ya değil) isyan ediyordu. Fikir bütünüyle sultana ait değildi. Elbette, sultanın maiyetinde, ona tutkunu olduğu Homeros şiirlerini anlatan ve sultanın zihnine Teukro'dan geldiği fikrini işleyen birkaç İtalyan hümanist bulunuyordu.
183 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.