Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbrahim Şimşek

9.0/10
14 Kişi
44
Okunma
4
Beğeni
2.807
Görüntülenme

İbrahim Şimşek Gönderileri

İbrahim Şimşek kitaplarını, İbrahim Şimşek sözleri ve alıntılarını, İbrahim Şimşek yazarlarını, İbrahim Şimşek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Demokrat Parti'nin tek parti dönemine ait kurumlara ve fikirlere yönelik gözü kara hasmane tutumu sonucu, sözgelimi Halkevleri kapatılmakla kalmayacak, bazı illerdeki kütüphanelerde ne var ne yok hurda kağıt fiyatına satılacaktı.
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
Köy enstitülerinin kapatılışında Türkiye'deki tutucu ve gerici çevreler kadar, bu sistemi yakından takip eden ve ülkemizin milli eğitim sistemine danışmanları üzerinden müdahale etme şansı bulunan ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin de payı vardı.
Sayfa 185Kitabı okudu
Demokrat Parti'nin sözcüleri tarafından köylere kadar yayılan asılsız dedikodulardan sonra, köy enstitülü öğretmenler birer komünistmiş gibi görülüyor, nerede olurlarsa olsunlar, hiç vakit geçirmeden eğitim kurumlarından temizlenmeleri isteniyordu... Bu tehlikeli (!) durum toprak ağalarının, softaların, emperyalist güçlerin işine gelmiyordu...
Sayfa 183Kitabı okudu
Köy enstitülerinde aldığımız vatan sevgisi çok sağlam temellere dayanıyordu. Biz, kıraç topraklarda fidan yetiştirecek, fersiz gözlere ışık getirecek ve mutsuz yüreklere taze kan verecektik. Böylece, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimlerine ve ilkelerine bağlı bir gençlik yetiştirecektik...
Sayfa 116Kitabı okudu
21 Temmuz 1946'da yapılan seçimlerden sonra kurulan Recep Peker hükümetinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'e kabinede yer verilmemiş, yerine Reşat Şemsettin Sirer atanmıştı. Bu tarihten sonra köy enstitüleri için kötü günler başlıyor demekti... Yüksek Köy Enstitüsü kapatılırken, İsmail Hakkı Tonguç ve M. Rauf İnan başta olmak üzere köy enstitülerinin yüksek düzeydeki yöneticileri birer birer görevlerinden alınıp sürgüne gönderiliyorlardı... Köy enstitülerinde uygulanan "iş içinde eğitim" uygulamasına son veriliyor, klasik okullarda uygulanan dört duvar arasında yapılan eğitim sistemine dönülüyordu. Yani 1946 seçimlerinden sonra, "demokrasiye geçiyoruz" savıyla aslında ülkemizi yönetenler yön değiştirmiş; böylece başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerin yörüngesine girmiş oluyorlardı...
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
İftira...
Okulumuzun doktoru Faruk Sükan, DP iktidarı döneminde içişleri bakanı olduğunda, İvriz'de görev yaptığı dönemde tuvalet çukurlarında cenin ve bebek cesetleri gördüğünü söyleyerek İvrizliler başta olmak üzere köy enstitüsü mezunlarını dehşete düşürdü. Bu iftiraya hala inananlar var ne yazık ki !..
Ziraat Marşı...
İvriz Köy Enstitüsü'nde, uygulamalı tarım dersleri için tarlaya, bahçeye çalışmaya giderken Behçet Kemal Çağlar'ın yazdığı, Adnan Saygun'un bestelediği Ziraat Marşı'nı coşkuyla söylerdik. ... Kuracağız öz yurda dirliği, düzenliği, Yıkıyor engelleri yurdun egemenliği. Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği, Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk Benliği. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz, Biz yurdun öz sahibi efendisi köylüyüz...
Yollar...
Ihlara Köyünden Aksaray'a uzanan 40 km yol gibi, bütün köy yolları patika denen ve bir eşeğin geçebileceği kadar incecik bir çizgiye benziyor, uzayıp gidiyordu köyden köye, köyden kente. 600 yıl hüküm sürmüş, kendine köşkler, saraylar yaptırmış koskoca Osmanlı hanedanı köylerde yaşayan tabaasına daha iyisini yapmamıştı.
Tahta ayakkabı...
Köydeki herkes ağaçtan yapılmış, üzerine de meşin çivilenmiş, yani ayakkabıya benzeyen bir takunya giyerdi. Biz ona "tahta ayakkabı" derdik. En iyi, en dayanıklı tahta ayakkabılar da nedense armut ağacından yapılanlardı.
Reklam
"Büyük Atatürk, sen yurdumuzu kurtardın... Düşmanları kovdun, Cumhuriyet'i kurdun... Seni çok seviyoruz... Yaşa Atatürk çok yaşa!" Bu sözleri, öğretmenimiz derse başlamadan önce, onunla birlikte her gün yüksek sesle okuyorduk. Bu üç satırlık yazı karatahtanın bir köşesinde derslerimiz bitinceye dek dururdu.
Bizim "Mercan" adında küçük sevimli bir köpeğimiz vardı. Onu hep "Mercan gel, Mercan git" diye çağırırdık. Köy bekçisi Kel Mehmet, bize hiç sormadan yılda bir kez köye gelen nüfus memurluğu görevlisine, köpeğimizin adını kardeşimin adı olarak söylemiş ve köyün nüfus defterine de ailece "Nazmiye" diye çağırdığımız kız kardeşimin adı Mercan olarak yazdırılmıştı.
Köyümüzde okuryazar sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. Hele kadınlar arasında hiç yoktu... Mektup okutmanın bedeli on taze yumurta, mektup yazdırmanın bedeli ise canlı bir tavukla karşılanırdı. Bu ücret hiç değişmezdi, çünkü halkta para olmayınca, malla yapılan alışverişler enflasyon denen baş belasıyla ölçülemezdi.
İroni..
Bu yaban diyarında tek başıma yaşayıp, tek başıma öleceğim. Her kadın huysuz olamaz; elbette iyileri de vardır
Sayfa 371 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.