Hayat, bir apartman katındaki dairenin duvarları arasında, haksız yere azarlanmak ya da suçun olmadığına inandığın hâlde, işittiğin sözler yüzünden kendini bir çöp kadar değersiz hissetmek değil.
Başladığım her şey yarım kalmıştı. Açgözlülük yapılıp doldurulan tabaklarda arta kalan mahzun bir yemek ya da bir ölünün son nefesini verirken tamamlayamadığı hazin bir dua kadar yarım.
Hani kıyıda köşede kalmış bir çiçek bulursunuz o bozkır patikasinda, her zaman gittiğin yoldur, ne ara açmıştır bu çiçek? ya da sen mi çok dalgınmışsında görememişsindir?
İşte bende bu çiçeği bulmuşçasına bir çırpıda okuduğum mis gibi kitaba ve içinde çoğunlukla ölümü en güzel, en içten, en bizden betimlemelerle sanki bir deneme edasında yazılmış öykülere yorumumu ve beğenimi eklemeden geçemedim
Hayata gözlerimizi açtığımız andan itibaren kendimizi bir mücadele içinde buluruz. Yaşama tutunma, bağ kurma, adapte olma gibi birçok konuda sıkıntı yaşayabiliriz.
Sonra büyürüz, evleniriz. Yuvamız için mücadele veririz. Sürekli çabalamak bazen yorar insanı vazgeçirir. Bazen de perçinler kuvvetini, güç verir.
Kimi insan bu mücadeleyi içinde yaşar. Dışına yansıtmaz. Kendi içindeki kavgalar, sesler öyle yoğundur ki dış dünyaya kapatmıştır kendini. Meltem’in hikayesi de bu. Aslında bütün kadınların da hikayesi.
Severek evlendiği Erkam’dan duygusal yönden şiddet gören Meltem evliliğini artık bitirmek istemektedir. Bu süreç kolay olmamakla beraber, Meltem’i hiç ummadığı yerlere sürükleyecektir.
Kendisini sürekli suçlayan ve muhakeme gücü gittikçe zayıflayan Meltem’in zihninde sürekli çocukken ona söylenen cümle belirir; ‘Yaramazlık yaparsan, kimse sevmez seni.’
Yaşamı bizimle paylaşan insanlara karşı iki duygunun gösterilmediğine dikkat çeken yazar, ‘Sevgi ve Merhamet’in birbirine karıştığı zaman hayatımızdaki önemine de vurgu yapmaktadır.
Kumru ve Gölge, gerçek ile hayal arasında yaşanan hayatımıza çok güzel bir örnek sunarak, çocuklukta zihnimize yerleşen kelimelerin büyüdüğümüzde nasıl etkilerinin olacağını da göstermektedir.
Bazen hayatın gölgesinde kalırız. Kendimizi yok sayarak yaşadığımızı düşünürüz. Unutulmamalıdır ki, bu hayatı veren, hayattan ümidimizi kesmemizi istemiyor.
Severek okuduğum, bazı yerlerinde duygulandığım bu kitabı tavsiye ederim.
Kitapla kalın
"Hayat, bir apartman katındaki dairenin duvarları arasında, haksız yere azarlanmak ya da suçun olmadı ğına inandığın hâlde, işittiğin sözler yüzünden kendini bir çöp kadar değersiz hissetmek değil."
Sizde de olur mu bilmem ama bazı kitapları alıp sarıp sarmalamak geliyor içimden bazen. Sanki kendi eksik yanlarımı görüyorum onlarda ve