Burası apayrı bir alemdi. İçine aldığını sindiren, zalim ve acımasız bir alem... Her saniyesi işkence, her anı dehşet, boğucu ve dayanılmaz bir alem...
Şunu da itiraf etmeliyim ki ben buraya düşmeden önce Allah'a inanmazdım. Ama bu olay Allah'a inanmamanın ne kadar da eşekçe bir şey olduğunu anlamamı sağladı.
Bu devlet Müslümanlara hiçbir zaman tahammül göstermemişti. Dar ağaçları, zindanlar, işkence mahzenleri Müslümanların kaderi olmuştu, kurulduğu günden bu yana. Salih'in aklına altmışı geçkin olduğu halde zulme rıza göstermeyip kıyam eden, zahiren başarısızlıkla neticelenen başkaldırının ardından büyük bir metanet ile idam sehpasına yürüyen Şeyh Said ve onun "Yolum Allah ve Din için olduktan sonra bu değersiz dallarda asılmaktan perva etmem. İleride torunlarımızın bizden dolayı düşman karşısında boyunlarının bükük olmaması bize yeter." şeklindeki mütevekkil sözleri geldi.