1947’de doğdu. Romancılığının yanında performans sanatçısı, oyun ve deneme yazarı olan Acker postmodern, yapıbozumcu, ve seks pozitif feminist kimliğiyle tanınmaktadır. Radikal ve zaman zaman da anarşik estetik bir duruş sergilemesi onu bir Punk simgesi haline getirmiştir.
Kathy Acker yazmayı bir performans olarak görmüş; amacını gerçekleştirmek içinse yaratımla intihal arasındaki sınırları bulanıklaştırmış, cut-up teknikleri kullanarak otobiyografiyle pornografiyi birleştirmiştir. Avangart, anarşist, postmodern, feminist vb. sıfatlarla anılan Acker’ın metinlerini sınıflandırmak mümkün değildir. Edebiyat kuramlarının ve farklı feminizmlerin sınırlarını zorlamayı özellikle seçen yazarın metinlerinin her biri kült metin olma özelliğini taşır. Lisede Kan ve Cesaret’in ardından Portrait of an Eye da yayına hazırlanmaktadır. Doktorların 1996’da göğüs kanseri teşhisi koyduğu Acker, 18 ay sonra Tijuana, Meksika’daki bir kanser kliniğinde hayatını kaybetmiştir.
Öncelikle bu kitabın en büyük talihsizliği yanlış okurların eline düşmüş olması. Bu kitap bu kadar düşük puanı hak etmiyor.
Punk kültürünü, beat kuşağını ve avangard ve dadaizm sanatını bilmeyen, belki yeraltı edebiyatından bile hiç kitap okumamış okurların eline düşmüş bir kitap.
Kathy Acker seks pozitif feministtir. Yani seksin utanılacak bir şey olmadığını ve kadınlar için keyif alınması gereken bir şey olduğunu savunuyor. Kitapta otobiyografi ile pornografiyi karıştırıp bir eser ortaya çıkarmış.
Janey babası ile ilişki yaşıyor ama utanmıyor babası evden ayrılmak istiyor ama Janey ayrılmak istemiyor babasından ayrılmak istememesinin tek sebebi maddi değil babasına cinsel anlamda da bağımlı, yaşlı bir adamla ilişki yaşıyor ama utanmıyor kendisini erkekler tuvaleti olarak tanımlıyor tam bir seks bağımlısı ve mazoşist. Kitabın içeriğinde ensest, erotik, kürtaj,pedofili gibi konular var.
Charles Bukowski'ye sapık diyip okumayanlar bu kitabı okumasın.
Kitapta öyle açık açık bir feminist manifesto yok.
Bu yüzden feministler okuyup çoğu beğenmeyecektir.
Kathy Acker çok açık sözlü bir yazar belkide bu yüzden kitabı beğenilmemiş. İçinde erotik resimlerinde olduğu lisede kan ve cesaret kitabını ben beğendim bu kitabı özellikle dadaizm ve yeraltı edebiyatını seven ve mazoşist olanlara tavsiye ederim.
Olaylar arasında bağlantı kurmayı başaramadım maalesef. Çocukluk döneminde yaşanan travmaların etkisiyle yitip giden bir hayat olduğu anlaşılsa da, sanki Laure'nin hayatı parçalara ayrılmış, karıştırılıp önümüze dökülmüş ve bu karmaşık yaşam kesitlerini sıralamamız istenmiş. Zaman ve olaylar arasındaki bağlantıyı kuramadığım için verilmek istenen mesajı da alamadım. Başladığım kitabı bitirmek gibi bir takıntım olduğu için sıkıntıyla tamamlamış oldum. Kitabı elime aldığım andan itibaren keyif aldığım tek an, arka kapağı devirdiğim an oldu.
Daha kitabın 100’üncü sayfasına bile gelemeden şok etti Kathy Acker beni. Hatta şimdi döndüm, baktım da Instagram Story’mde şöyle yazmışım:
Bu kitabı okuyan var mı? İngilizcesini bulamadığımdan karşılaştıramıyorum ama umarım bazı şeyler çevirinin tuhaflığıdır çünkü henüz 70 sayfa okumuş olsam da “Allahım neyin içine düştüm ben?” modundayım.”
Çevirmenden özür diliyorum çünkü çeviriyle alakası yokmuş; okuduklarımı doğru anlamışım ama inanmak istememişim. Gerçek hayattaki ağır, üstü kapatılmaya çalışılan konuların sanata yansıması gerektiğini her zaman savundum ama nasıl yapıldığı çok fark yaratıyor. Kathy Acker sanki “bunları atayım ortaya, herkes şok olsun” demiş gibi geldi bana. Kitabı bitirdikten sonra hayat hikâyesine göz attığımda ise böyle düşündüğüm için üzüldüm bir yandan ama yok yani; bu ortaya karışık, neyin ne olduğu belli olmayan Lisede Kan ve Cesaret bende sadece “ıyyyyyyyyy” hissi yarattı ne yazık ki.
zimlicious.com/kathy-acker-ve-...