Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mahir Kaynak

Mahir KaynakDerin Devlet yazarı
Yazar
8.1/10
446 Kişi
1.986
Okunma
123
Beğeni
11,8bin
Görüntülenme

Mahir Kaynak Gönderileri

Mahir Kaynak kitaplarını, Mahir Kaynak sözleri ve alıntılarını, Mahir Kaynak yazarlarını, Mahir Kaynak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sorabilirsiniz, bu kadar güçlü bir siyasi yapı nasıl bertaraf edilebilir ? Bunun tek bir yolu vardır, o da ekonomiye müdahale etmektir.Türkiye’nin yumuşak karnıdır, ekonomi.Eğer ekonomide bir kriz yaratılırsa bunun faturası hükümete çıkarılır. Bu mümkün müdür? Evet mümkündür.
AMERİKANIN ORTADOĞU'YA SÖZDE DEMOKRASİ GETİRME ŞEYTANLIKLARI
Şimdi Amerika Birleşik Devletleri Büyük Ortadoğu Projesi'nde ki ülkeler, laik olsun, demokrasi olsun diyor.Irak'ta kurduğu düzene bakın. Tam laiklik ve demokrasi karşıtı bir düzen. Madde 7: İSLAM RESMİ DİN OLACAK,YASAMA YAPILIRKEN KAYNAK OLARAK ALINACAK, FAKAT İSLAM HUKUKU TAM UYGULANMAYACAK . Yani biraz bir tarafı memnun edeyim, biraz diğer tarafı... Irak Saddam döneminde laik bir ülkeydi. Kuzeyde de Kürtler istediği gibi yaşıyordu. Şimdi o zaman siz Saddam'ı neden deviriyorsunuz . Adamlar açıkça burada, siz bir din devleti kurun , ama birbirinizi de yiyin ki, ben Kuzeyde otonom bölgeyi istediğim gibi bölge ülkelerine karşı kullanayım. Ne diyorduk; Müslüman İsrail kurmaya çalışıyorlar. Müslüman İsrail derken neyi kastediyorduk ? İsrail 'in yükünü hafifletecek, bölge ülkeleriyle kavgalı olacak, o görevi verenlere ise zorunlu olarak bağımlı kalacak . Yani kendi başına hareket edemeyecekti.
Reklam
Emekli İstihbaratçı gözünde Kürtler ile PKK
Kürt meselesinin hedefi hiçbir biçimde Kürtleri rahat etmesi veya kendi kimliklerini yaşatması değildir.Zaten Irak'ta herkes kendi kimliğini yaşatmaktadır. Ona müdahalede pek fazla olmamaktadır. Bundan sonra olacağı da yok. Kürt oluşumunun da temel hedefini Türkiye oluşunun ve Türkiye'de bu çatışmaların tahrik edilmek istendiğinin bilinmesi gerekir. Burada yapacağımız şey, bir Kürt aleyhtarlığı değildir. Onu kesinlikle söyleyeyim , sadece bu çatışmalara tahriklere kapılmamaktır . Yarın bizde de bir takım böyle şeyler olabilir.Etnik provokasyonlar olur. Bir Kürde karşı bir davranış yaparlar, Türkiye'ye atfederler . Veya daha muhtemel Kürtlerin içerisinden provokatif bir takım grupları tekrar Türkiye'yle çatışmaya sokabilirler . Bunları soğukkanlılıkla karşılamak lazım. En azından ne amaçla yapıldığını görmek lazım. Kitleyi temsil edip etmediğini görmek lazım. Meseleyi mutlaka siyasi açıdan önce değerlendirmemiz lazım.
Ortadoğu Amerikan amaçlarından biri
Nasıl geçmişte İslam'da komünizme karşı dinsizlik ileri sürüldü, onun iddiaları bu şekilde çürütüldü.Bu sefer de din adına diyorlar ki sizin dininize husumet var. Çatışmayı değil esasına göre tertipliyorlar. Bunun sonucu olarak da dünya üzerinde bu bölgede, mesela Amerika Birleşik Devletleri Büyük Ortadoğu Projesi'ni uygularken, buradaki dinsel ve etnik çatışmaları mutlaka tahrik edecektir, bunu göreceğiz. Ve çatışma mutlaka görünüm itibariyle dinsel planda olacaktır.
BÜYÜK DEVLETLER NEDEN ORTA DOĞUDA EGEMEN OLMAK İSTİYOR
Geçmişte medeniyetler çatışması, aslinda şu temel üzerine kuruluydu; batıyı ekonomik bütün olarak almak ve Doğuya karsı bunları seferber etmek amacına yönelikti. Oysa Amerika Birleşik Devletleri'nin bugünkü politikası Batıyı bir bütün olarak kontrol etmek amacında , onu mahkum etmek amacında. O bakımdan farklıdır. Yani bir bütün Batı alemiyle, Doğuyu, İslam dünyasını, Rusya, Çin, Japon'u karşısına almak ve böyle ikiye bölmek vardı. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri bunu farklı bir çizgi üzerinde yapıyor, Yahudi-Protestan veya büyük kapitalistler büyük Ortadoğu'yu da kontrolleri altına alarak, ekonomik bir egemenlik kurmak istiyorlar. O açıdan medeniyetler çatışmasından farklı. Amerika Birleşik Devletleri'nde Evanjelist ittifakı dediğimiz güçler Büyük Ortadoğu dediğimiz alanı kontrol etmek istiyor. Bu bir kapitalizmdir . Uluslararası Büyük sermaye, bu pazarları da, iki amaçla ele geçirmek istiyor. Bugüne kadar Amerika Birleşik Devletleri ticaretini büyük ölçüde Avrupa, Ortadoğu ve Japonya'yla yapıyordu. Ve buradan bir rant elde ediyordu.Onlar ihracat yapıyordu, bunun karşılığında da sadece kağıt alıyorlardı. Şimdi buralardaki uyanış ve Amerika Birleşik Devletleri dışında pazarlar aramaları, Amerika Birleşik Devletleri'ni telaşa düşürdü. Avrupa'nın, Amerika Birleşik Devletleri ile ticaretinden vazgeçmesi için yeni pazarlara ihtiyacı vardır.Bu Pazar da Büyük Ortadoğu projesi dediğimiz alanı kapsar. Biz buna daha evvel Avrasya diyorduk.
Emperyalist kapitalist ülkeler neden gerçek dini PROTESTANLIK diye seçtiler?
Katolik dünyasında ilginç bir gelenek vardır, bizim dindar Müslümanlar gibidirler. Katolikler de tüketim konusunda, kültür konusunda, gelenek konusunda Müslümanlara benzerler. Bazı Avrupa ülkelerinde Katolikler davranışları ile sanki isim değiştirmiş Müslümanlar gibi bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. İşte bu yaşam tarzı uluslararası kapitalizmin işine gelmez. Onlar için iyi din Protestanlıktır . Yani para kazan ne kadar kazanırsan o kadar iyisin, Hıristiyanlık inancın da bunun bir kenarında dursun. Batı kapitalizmi iyi Hıristiyanlık derken, Protestanlığı anlar, Ortodoksluk ve Katoliklik işine gelmez. Bunu nereden öğreniyoruz, Türkiye'den devşirmek için götürüyorlar öğrencileri, bizden bazı öğrencileri de götürdüler İngiltere'de bir kampa. Güney Amerika'dan, Türkiye'den, Orta Asya'dan...her yerden öğrenciler getiriyorlar. Orada ders anlatan öğretmen şunu söylüyor, Müslümanlık, Katoliklik, Ortodoksluk hepsi aynıdır. Gerçek din İsa'nın dini Protestanlıktır. Onun için Müslümanlık, Katoliklik, Ortodoksluk kötüdür. Protestan olmak lazımdır. O toplantıda bizim Türk çocuklar da vardı.
Reklam
> Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri uzlaşamadı . Böyle bir durumda Avrupa Birliği'ne doğru hızla giden Türkiye'yi nasıl engelleyecek? M. KAYNAK: Türkiye'de siyasi iktidarı belirlemek, şu anda, Amerika Birleşik Devletleri için kolay hale geldi. Mesela önümüzdeki bir seçimde Genç Parti'nin olmadığını farz edin. Genç Parti olmadığı zaman Türkiye'deki siyasi hayat müthiş bir biçimde değişir. Çünkü hem DYP, hem MHP barajı aşar, Mecliste 4 parti olur. Ve Ak Parti de mutlak çoğunluğu sağlayamaz. Bugünkünden son derece farklı bir siyasi yapı ortaya çıkar. 3 Kasım'dan önceki siyasi yapıyı Genç Parti müdahale ederek bozmuştur. Türkiye'nin siyasetinde, radikal, köklü, inanılmaz değişiklik yaratmıştır. Soru şu; bu Türk halkının tercihi midir, yoksa Genç Parti'yi bu denklemin içine sokanların tercihi midir?
Büyük Ortadoğu projesinde Türkiye nasıl bir konumda
Biz başından beri diyorduk ki, Büyük Ortadoğu veya Amerika Birleşik Devletleri'nin söylediği bölgeye hakim olmasının ön koşulu Türkiye'yi kontrol etmesidir. Irak savaşında da, bütün bunların hedefi Türkiye'dir demiştik. Ve yine Türkiye'yi yanınıza almazsanız bu coğrafyada hiçbir operasyon yapamazsınız demiştik. İki nedenle yapamazsınız, birisi coğrafi konumu itibariyle, ikincisi burada askeri operasyon yapacaksanız Türk askerine ihtiyacınız vardır. Başka asker kullanamazsınız. Amerikan askeri de kullanamazsınız, hiçbir asker kullanamazsınız. Sadece Türk askeri kullanabilirsiniz. Türk askeri, burada, bütün dengeleri bulunduğu yerin lehine değiştirir. Onun için Türkiye'yi kontrol etmesi lazım. Eğer Türkiye'yi Amerika Birleşik Devletleri yanında tutmaya muvaffak olursa gerilemesi söz konusu değildir, en azından ortalarda bir yerde kalır. Yani kaybetmiş sayılmaz davayı ama Türkiye'yi kaybettiği zaman davayı kaybeder. Onun için ben bundan sonraki çatışma alanı dediğiniz operasyonların en büyüğünü ve önemlisini Türkiye'de görüyorum. Bu güne kadar da çok önemli şeyler oldu. Ve şu anda da bir takım operasyonlar devam ediyor, yok dürüstlük, namus operasyonu... bunların hepsinin arkasında belirli ölçüde siyasi hesaplar yatmaktadır. Geçmişten beri siyasi hesaplar çok yoğun bir biçimde Türkiye'de olmaktadır, bundan sonra da olmaya devam edecektir.
136 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
BOP kitap incelemesi
Prof. Dr. Mahir KAYNAK ve Doç. Dr. Emin GÜRSES'in birbirlerine soru sorarak Büyük Ortadoğu projesinin ; Amerika ayağını , Ortadoğu ülkelerinde ki ayağını , Türkiye ayağını, Avrupa ayağını . Bölgedeki olayların , çatışmaların neden ve niçin kimlerle bağlantılı ne amaçlarla yapıldığını kısa kısa bir şekilde röportaj sohbet tarzında bilgiler aktarılıyor .
Büyük Ortadoğu Projesi
Büyük Ortadoğu ProjesiMahir Kaynak · Timaş Yayınları · 2008281 okunma
Bir istihbaratçı gözünde laiklik ve İslamcılık
RP yönetiminin, sonuçları bilinmesine rağmen yangına körükle gider gibi İslâmî sloganları öne çıkarması, bir inadın veya kararlılığın ifadesi midir? Bunun bilinçli bir politikanın eseri olması ihtimali hiç mi yoktur! Şu anda Fethullah Gülen kanadına karşı açılan savaş, sadece irticaya mı yöneliktir yoksa bu kanadın RP ve laik kesimlerin karşıtı bir dış politikanın destekçisi olmasının bir sonucumudur? Acaba gördüğümüz şeyler sadece gerçeğin ışık oyunlarıyla deforme edilmiş bir şekli midir? Reddedilse bile, Erbakan'ı İsviçre'den sol eğilimli generallerin getirdiği rivayeti, hangi düşünce modeli içinde böylesine yaygınlaşabilmiştir? Bu kadar aykırı görünen bir iddiayı birçok kişinin doğru sayabilmesi hangi mantığın ürünüdür? Bugünkü ideolojik çatışma en az 12 Eylül öncesindeki kadar yapaydır ve her yapay şeyde olduğu gibi bunu da yapanlar vardır. Laiklerin derdi ne devletçilikle halkçılığını terhis ettikleri ve sadece laikliğini savundukları Atatürk ilkeleridir ne de İslâmcı siyasal odağın sorunu halkın dinini korumaktır. Son derece gerçekçi ve anlamlı bir hedef söz konusudur ve bu hedef tarafların dile getirdiği kaygılarla ilintisizdir . Laiklik ve İslâmcılık şalını kaldırdığınız zaman göreceğiniz şey, dünya üzerindeki nüfuz kavgasıdır ve taraflar hiç de yabancısı olmadığımız, her siyasî kavganın arkasında yer alan güç odaklarıdır .
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
Ordu ile siyasetin halkta tezahürü
Bugün halk, yöneticilerin halkı sırtında taşımadığının, aksine onun sırtına binen bir yük olduğunun farkında. Siyasilerin sözlerinin kendisini ilgilendiren bir yanının olmadığını, kimsenin halkın sorunları ile gerçekten ilgilenmediğini, yaptıklarının birer gösteriş ve onu kandırmaya yönelik şovlar olduğunu biliyor. Halkın yaşadığı açmazı görmek gerek. Askerlerde devlet adamlarının sorumluluk duygusunu, güvenilirliği görüyor. Ama onların devlet kavramı içinde kendisinin ikinci planda tutulduğunu ve onların gözünde görevin kutsal, hakkın anlamsız olduğunu biliyor. Ülkeyi yönetenlerin, sadece ayakta kalabilmek için, kendisine birşeyler vermek zorunda olduğunun farkında. Dürüstlüklerini sorgulamıyor bile. Pazardan mal alırken nasıl hep aldatılmaktan korkuyor, ama mecbur olduğu için yine de birşeyler satın alıyorsa, siyaseti de böyle bir alışveriş gibi görüyor. Şu anda gördüğümüz manzara budur. Halk devleti askere emanet edip, alışverişi siyasetçilerle yapıyor. Ama eğer devleti tehlikede görürse, siyasetçilerin hiç şansı olmaz ve bugün halkı arkalarında bulacaklarını sananlar hayal kırıklığına uğrarlar. Halk devleti yaşatmakta kararlıdır.
Sayfa 147Kitabı okudu
Türkiye de Devleti yönetenler üzerine
YÖNETENLER, ya halkı sırtında taşır ya da kendilerini taşıtırlar. 1960'a kadar ülkenin sorumluluğunu yüklenen yöneticiler iktidar oldu. Atatürk'ün ya da halefi İnönü'nün davranışlarını, eylemlerini devlet adamı sorumluluğundan uzak saymak mümkün müdür? Birbirlerine tahammül bile edemeyen İnönü-Menderes ikilisinin belki de tek ortak yanı, devlete duydukları engin saygı ve sorumluluk duygusuydu Bu, onların yaptıklarının doğru olduğu anlamını kesinlikle taşımaz, ama böyle kişilere devletin gözü kapalı emanet edilebileceğini, onları gözetleyen ve denetleyen kimse olmasa, halkın tepkisinden korkmasalar bile ilkeleri dışına çıkmayacaklarını gösterir. İnönü'nün cıvık ve sıradan olmasını, Menderes'in devlete zarar verecek birşeyi, bilerek yapacağını düşünebilir misiniz? Bunlar sevmeyenlerin de saygı duyduğu kişilerdir. Halk yönetimlerinden hoşnut olmayabilir ama onlar için şüphe ve endişe taşımaz. Ülkenin kötü yönetildiği söylenebilir ama emin ellerdedir.
Sayfa 146Kitabı okudu
Yunanistan ile Ege de sürtüşmemiz
Yunanistan, Batı medeniyetinin bir uzantısıdır. Doğu'nun en güçlü temsilcisi olan ülkemizi küçülten, ama tamamen yok etmeyi başaramayan güçler, bu misyonlarını tamamlamak için fırsat kollamaktadır . "Neden Birinci Dünya Savaşı'nda işimizi bitirmediler?" diye sormak abestir. Bu düşünce modeli içinde ne uluslararası siyasetin gerekleri konuşulabilir, ne de rasyonel bir tahlil yapılabilir. Sanki yeryüzündeki bir ülkede değil de, bir masal diyarında yaşar gibiyiz. Güçlü kötüler, küçük iyiye karşıdır ve gerçeküstü boyutlarda süren bu mücadelede iyi, ayakta kalmayı başarmaktadır . Alışageldiğimiz bu söylemi bir yana bırakır gerçek dünyaya dönersek, bunların hiçbirinin doğru olmadığını görürüz. Türkiye'nin çökertilmesi için, bölgede onun yerine konulabilecek bir gücün olması gerekir. Böyle bir güç şu anda yoktur. Yunanistan Türkiye'nin yerini alamaz. Çünkü ondan beklenen hiçbir rolü oynayamaz. O, aslan terbiyecisinin elindeki kırbaç gibidir. Kırbaçla aslan birbirinin rakibi değildir. Kaldı ki eğer bu kadar çok düşmanımız gerçekten olsaydı, böyle uzun boylu hesaba gerek kalmazdı ve hepsi birleşip bir gecede işimizi bitirirlerdi . Herkes düşmansa hesabımızı kim soracaktı ? Ege'deki sorun iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Türkiye'yi belli bir yöne çekmek için kullanılabileceği gibi Yunanistan'a da yönelebilir ve bu sefer çanlar Yunanistan için çalar ...
Sayfa 141Kitabı okudu
Kime karşı?
EGE'DE sular ısındıkça, çevre ülkelerden biri silahlandıkça ya da terör uç verince, içimizde hiç öldüremediğimiz bir kurt kımıldamaya başlar. Sorumuz hep aynıdır: GENE ÜLKEMİZE KARŞI KASTEDEN Mİ VAR?" Cevabını bildiğimiz bir sorudur bu. Hiç kimse varlığımıza katlanamamaktadır . Küçüklü büyüklü bir sürü ülke bizi tarih sahnesinden silmek için bitmeyen oyunlarından birini daha sahneye koymaktadır. Güvenebileceğimiz bir dostumuz da yoktur üstelik. İçimize kapanır, bu saldırıyı püskürtmek için silaha sarılırız . "Neden herkes bize karşıdır?" sorusunun siyasî ve anlamlı bir cevabı yoktur. Herkes çevresindeki insanlarla ihtilafını hangi nedenlere dayandırmışsa , ülkemize yönelik olumsuz tavırları da ona bağlar. Bize atfedilecek bir kusur yoktur. Bizden beklenen ve istenen şeyler kavga çıkarmak için uydurulmuş bahanelerdir. Ağzımızla kuş tutsak bunlara yaranamayız .
Sayfa 140Kitabı okudu
SUSURLUK'U ANLAMAK
SUSURLUK kazası ile ortaya çıkan olaylar genelde, cezalandırılması gereken eylemler olarak algılanmış ve gereğinin yapılması beklenmiştir . Bu bakış doğru olmakla birlikte eksiktir ve bu eksiklik onun gerçek niteliğini gözden kaçıracak boyuttadır. Çete suç işlemek amacıyla kurulmamıştır . Bazı kişilerin Servet elde etmek veya herhangi bir nedenle birtakım insanları ortadan kaldırmak amacıyla bir araya gelmelerine benzetilemez . Oysa genelde çete böyle bir oluşum gibi algılanmaktadır ve suçluların cezalandırılması istenmektedir. Bu beklenti yerine getirilse bile çözülmüş sayılamaz. Çünkü bu yapılanmanın amacı siyasidir. Bu amacın ne olduğu kamuoyunda pek fazla tartışılmamıştır . Hafiyelik eğilimlerinin ağır bastığı toplumumuzda ilgi çeken kimin ne yaptığıdır, ama niçin yaptığı önemsiz bir ayrıntı olarak kalmaktadır. Çetecilere göre, kural dışı bir savaş yürüten PKK'ya karşı devletin varlığını korumayı kurallara uymaktan daha önemli sayan insanların mücadelesi söz konusudur. Çete mensuplarının bu özverisi ve hem hayatlarını tehlikeye atarak, hem de kanunlar önünde suçlu olmayı göze alarak yaptıkları fedakârlık göz ardı edilmemelidir. Kaldı ki devlet bu mücadeleden haberdardır, açık veya örtülü mutabakatı vardır. Bu iddia kolaylıkla reddedilemez . Binlerce faili meçhul cinayeti ve nerdeyse bütün dünyanın bildiği uyuşturucu ticaretini devlet merak bile etmemiş olamaz. Kaldı ki çeteye karşı olanlar PKK yandaşı da değildir...
Sayfa 135Kitabı okudu
1.373 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.