Biz de, herkesin yaptığı gibi birbirimizin evine misafir olur, gelişigüzel konuşurduk. Bu gibi hallerde grubun yıldızı her zaman Sabahattin Ali olurdu. Onun bulunduğu yerde kimseye laf düşmezdi. Bazıları buna pek kızardı. Bana kalırsa bütün konuşmaları akıllıca ve yararlıydı. Bazı zamanlar da birisine takılacağı tutardı; o kişinin vay haline! O kadar hazırcevaptı ki o kişinin kendini savunmasına olanak yoktu. Bazen de havasında olmaz, cebinde her zaman taşıdığı kitaplarından birini çıkarıp okumaya başlardı. O her yerde, otobüste ayaktayken bile kitap okurdu. Kitaba öylesine dalardı ki yanında top patlasa duymazdı.
Ümmetçilik devri sona ermiş, milliyetçilik devri başlamıştı. Ancak bu, asla ırkçılık demek değildi. Atatürk "Ne mutlu Türk olana" dememiş, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" demişti.
Atatürk ''Ne mutlu Türk olana!'' dememiş, ''Ne mutlu Türk'üm diyene!'' demişti. Bana kalırsa, onun büyüklüklerinden biri de zihnindeki fikirlerin bu kadar aydınlık, bu kadar açık seçik, çelişkisiz olmasıdır.
İçerik olarak yazılanlar keşke zamanında dikkate alınsaydı belkide bambaşka bir ülkede yaşuyor olabilirdik. Ama 600yıllık düzenin bozulmasını istemeyen gericiler ve toprak ağaları sağolsun yıkıma önce köy enstitülerinden başladılar ve aydınlanma ışığı köylerde parlayamadan söndü. Sonuç olarak yobazlık kazandı.
İlave olarak kitapta yaşanmışlıkları okurken günümüzde de hâlâ hiçbir şeyin değişmediğini göreceksiniz.
Geç Kalmış KitapMediha Berkes Esenel · Pinhan Yayıncılık · 20238 okunma