“İbn Sinâ’ya göre biz; bir sebepli (mâ’lül), bir de sebep kabul ettiğimizde, ondan önce bir sebep kabul etme durumunda kalırız ve bu böylece geriye doğru gider. Ancak bu sebep-sonuç ilişkisi sonsuzca sürüp gidemez. Çünkü, evrende gördüğümüz harici sebepler bir tertibe, tertip takdire, takdir kazaya, kaza da bir Emr’e bağlıdır. Bu demektir ki, herşey, onları bulundukları üzere var edip tertibeden ilk ve ezelî ihtiyarda son bulur. İşte bu ilk neden de Tanrı’dır.”
"Felsefe insanın gerek kendi ve gerek evrenin varlığı hakkında duyduğu alâkanın genişleyip derinleşmesini sağlayan bir varlık bilincidir. Onun hedefi ise bu âlemde olup-biten şeylerin tamamını bir nizam ve vahdet ( birlik-bütünlük) içinde kavramak, insanın bizatihî kendisinin bu bütün içinde bulunduğu yeri ve oynadığı rolü tayin etmektir."
İslam dininin hükümleri doğru ve gerçek olarak anlaşılırsa “İyi ahlak” ile tam bir uyum halinde olduğu görülür, din toplum için bir terbiye vasıtasıdır.