Papatya Dergisi, yazar-şair Aykutalp Balkan ve arkadaşları tarafından kurulmuştur.
"Edebiyattan Mahrum Kalanlara" diyerek çıktığımız bu yolda, edebiyatseverlere iyi okumalar dileriz.
GÖKYÜZÜNDEKİ YALNIZLIK - AYKUTALP BALKAN
Gökyüzü evim olacaktı, insanları seyredecektim
Bir süreliğine ben de olacaktı kuşların aziz görevi
İnsanlardan uzak, benliğimle bir başıma olacaktım
Kendimi duyacaktım, yeryüzündekileri görecektim
Gökyüzü evim olacaktı, insanları seyredecektim
Bir süreliğine ben de olacaktı yalnızlığın yüce hissi
Hüzünden kurtulurken yalnızlık içinde boğulacaktım
Duymadan görecektim lakin görüp hissedecektim
Gökyüzü evim olacaktı, insanları seyredecektim
Bir süreliğine ben de görecektim bütün olup biteni
İçtenlikle, sahte ve yalan yaşamlara şahit olacaktım
Düzmece dünyaya bir daha geri inmek istemeyecektim
ALACAĞIM OLSUN - AYHAN ASLAN
Yok artık kimseye,
Hiçbir şeye sözüm.
Kalmadı ümidim,
Kalmadı sabrım, gücüm.
Sadece, bir sürü
Mutluluk alacağım var
Hayattan.
AYNI GÖKYÜZÜNE BAKSAK DA BULUTLARIMIZ FARKLI - DENİZ DÜLGER
İki kalbin birleşmesi için gözlenen bir geminin limanında hâlâ beklemekteyim. "Neredesin? Ne yapıyorsun?" diye çok kez cevap alamadığım sorularımı yolladım gökyüzünün derinliklerine. Yalnız senden gelen iki telli bir telefona bakıyor gözlerim.
Gökyüzümüz aynı, coğrafyalarımız farklıydı. Sen engin denizlerde, ben kıraç karalardaydım. Gideceğin gün ne çok ağlamıştım, gökyüzünün siyah yüzünü gösterdiğine de ateş böceği misali parlayan mayıs yıldızları şahittir. Limanın maviliğinden engin denizlere, okyanuslara çapasını salarak giden geminin ardından elim hasretle havada asılı kalmıştı. Bu el tuz kokan üniformana sarılmayı bekliyordu. Sonra da hayata adım atılacak çok imzaların kalemini tutmayı bekliyordu. Sonrası mı, sonrası işte sen orada, ben burada.
Aynı hisleri taşıyan iki kalbi sığdırmaya çalıştık aynı gökyüzüne. Önce ben gittim, sonra sen gittin. Sana giderken sonsuz mavilikten engin, hırçın bir deniz bir de her sabah gökyüzünün çapaklı gözlerini açan martılarla dolu bir mavi gökyüzü bırakıyorum.
Yalnız, benim gökyüzümün bulutları ile senin gökyüzünün bulutları küs, hâlâ dargın, kırılmış bilmem ne zaman ufukta barış gözükür ama limanında bekleyen bir çift el bekliyor seni, özlem, hasret, sevgi ile...
Gökyüzünün maviliğindeki daktilolu günlere doğru efendim.
HİKÂYE ANLATMAMAK ÜZERİNE BİR HİKÂYE - SİNAN AYHAN
Hey hikâyeci, ben senden değilim. Nasıl desem, bir hikâye şöyle başlasın; Wallmont Sokağı’na doğru kırmızı otomobil dönerken, tekerlek seslerine karışmış bir ses:
- Bu dünyada dostum, iki tip insan vardır. Biri anlatanlar, öbürü dinleyenler, hangisi olmak istersin...
Şat...
Sesi
KÖTÜ - TUFAN UMUT
O kadar kötüsünüz ki
Bencilliğiniz
Dişlerini belertmiş bir çakalın
Salyalarını akıtması gibi damlıyor kara toprağa
Ölüm bile paklamıyor sizi
O kadar kötüsünüz ki
Ezbere bir klişenin
Sıradan bir cümlesini okuyor gibiyim size bakınca
Sorgu hakimleriniz susmuş
Ölüm bile aklamıyor sizi
Ve o kadar kötüsünüz ki
İnsan nasıl bu kadar kötü olur (?) anlamıyorum bazen
Sonradan olunmayıp
Öyle doğunacak kadar
O şekilde yaşanmayıp
Onunla ölünecek kadar kötüsünüz işte
En soğuk cenazeler bile
Masum kalıyor sizin yanınızda.