Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Paul Veyne

8.7/10
14 Kişi
75
Okunma
8
Beğeni
2.081
Görüntülenme

Paul Veyne Gönderileri

Paul Veyne kitaplarını, Paul Veyne sözleri ve alıntılarını, Paul Veyne yazarlarını, Paul Veyne yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Plutharkos'un dediği gibi, hakikat ve mit arasındaki ilişki güneşle, ışığı alacalı bir çeşitlilik içinde dağıtan gökkuşağı arasındaki ilişkinin aynısıdır.
Bir Yunanlı, tanrıları "gökyüzüne" koyuyordu ama onları gökyüzünde görse şaşkınlıktan dona kalırdı.
Reklam
Leopar, Etiyopyalıların gözünde, Etiyopya'da dinin temel ölçütü olan Kıpti Kilisesi kurallarına itaat eden Hristiyan bir hayvandır. Bununla birlikte, hayvanlarını koruma konusunda bir Dürzî, oruç günleri olan çarşamba ve cumaları, haftanın diğer günlerinden daha az kaygılı değildir; hem leoparların oruç tuttuklarına hem de her gün avlarını yediklerini hakikat olarak kabul eder; leoparların her gün tehlikeli olduklarını deneyimiyle bilir; gelenek ise, Hristiyan oldukları konusunda ona güvence verir.
Nedensellik, hoş bir basitlikle birbirlerine çarpan iki bilardo topu örneği üzerinden düşünülmeyecek kadar karışıktır.
Tarihten daha somut hiçbir şey yoktur. Tarih üzerine fikirler, teoriler ve tasavvurlar, tarihsel bir eserin muhakkak ki ölü kısmıdır, aynen kalıtım teorisinin filanca romancının eserinin ölü kısmı olması gibi. Fikirler çok ilginç değildir; akademik bir alıştırma ya da büyük modacıların sunumları gibi sosyetik bir ritüeldir bu. Tarihin ne yapısı ne yöntemi vardır ve şurası kesin ki, bu alandaki bütün teoriler ölü doğar.
Paul Veyne
Paul Veyne
Hiçliğin bir karadelik olmadığını "ben" keşfedeceğim ve güçbela öleceğim. Öyle ki "ben" sonsuzlukta sıkılmayacağım.
Reklam
Olaylara şükürcü bir görüşle yaklaşacak olursak, bilginin toplumsal dağılımı (herkes her şeyi bilmez ama başkalarının yeteneğinden yararlanır) ekonomistlerin kusursuz işleyen pazarlanndaki mallann değişimi gibi tarafsız ve yararlı sonuçlar verir; ha­kikatin öğrenilmesinden daha masum, daha çıkar gütmeyen ne var? Hakikatin öğrenilmesi kaba iliş­kilerin tersidir. Elbette ki her yetenek aynı değildir; Platon bu kez Yasalar'ın IV. Kitabında efendisinin kendine öğrettiği yöntemleri anlamadan uygulayan, doktorun kölesinin sıradan bilgisiyle, bu yöntemle­rin nedenini bilen ve özgür bir öğrenim görmüş ol­duğu için "doğası gereği bilen" bir özgür insan olan doktorun hakiki yeteneğini kıyaslar.
Sayfa 188Kitabı okudu
Platon, Yasalar'ın VII. Kitabında kadınların askerlik mesleğinde yetenekli olduklarına inanmak için iki nedeni olduğunu söylerken rahatsız bir ruh halini ele verir: "Bir yandan anlatılan bir mite, Ama­ zonlar mitine inanıyorum," "öte yandan, günümüz­ de" Sarmatlar kabilesinin kadınlarının ok attıklarını "biliyorum." Bu, şu anlama geliyor: Psikolojik ayrın­ tılar önemli şeylerdir ve yaratıcı düş gücü de önemli başka bir şeydir: Platon mitleri suçluluk duygusuna karşın, daha doğrusu suçluluk duygusu yüzünden abartmıyor ancak onların hakikatinin kuşku götür­ meyecek özünü araştırıyor çünkü kendisiyle birlikte tüm çağdaşlarının tutsağı oldukları program böyle. Demek ki yalnızca bilmeye hakkımız olan şeyi biliyoruz (ya da şeye inanıyoruz, aynı şey): Çünkü zeka, kendini genellikle yetenek bakımından üstün olarak kabul eden bu çatışmalı ilişkinin tutsağı olarak kalır. İşte birçok önemli kişinin durumu bundan kaynaklanmaktadır. Biz daha önce, düşüncelerin bölümlere aynldığınz bilmenin önemli olduğunu ve bunun da her bilincin parçalanmasına yol açtığını gördük; bulgusal yöntem gibi bir itaatsizlik geliş­tirmedikçe, birçoğunun inandığı şey bir sözle red­ dedilmez, böyle olunca bu inançlar düşüncede de reddedilmez: Çünkü buna birazcık da kendimiz ina­nıyoruz.
Sayfa 186Kitabı okudu
Sartre, düşselliğin gerçekliğin bir analojisi [ana­ logon] olduğunu söylerdi; düşselliğin bizim bazı ha­ kikatlere verdiğimiz ad olduğu ve tüm hakikatlerin kendi aralarında benzeşik oldukları söylenebilir. Bu farklı hakikat evrenleri ruhun değişmezleri değil, tarihin konularıdır.
Sayfa 180Kitabı okudu
Mitoloji karşısında oldukça kuşkucu davranan Aristoteles ve Polybios, konformizm ya da siyasi hesaplar nedeniyle, Theseus'un veya rüzgar kralı Aiolos'un tarihsel gerçekliğine inanmamışlar, mitleri reddetmek için çaba göstermemişler, yalnızca onları düzeltmeye çalışmışlardır. Niçin düzeltmeye çalışmışlardır? Çünkü mitlerin hiçbirisi, artık gösterilmeyen güvene layık şeyler değildi. O halde, mitlerin tamamını neden reddermediler? Çünkü Yunanlılar efsanelerin baştan aşağı yalan olabileceğine hiçbir zaman inanmadılar. Mitin antik dönemdeki sorunsalı, az sonra göreceğimiz gibi, doğası gereği açıklanamayan iki dogma ile sınırlıdır: Hiçbir şey başlangıcı itibariyle veya baştan sona yalan olamaz çünkü bilgi yalnızca bir aynadır ve yansıttığı şeylerle öylesine iç içe geçer ki aracıyı mesajdan ayıramazsınız.
Reklam
Yunanlılar için mitsel bir gelenek, olağanüstü­ lüğüne karşın hakikidir. Origenes bunu çok iyi dile getirmektedir: Otantik olduklarında bile tarihsel olaylar bir kanıtlama konusu oluşturmazlar. Örne­ğin eğer birisi, öyküleri, Akhilelus'un bir tanrıçanın oğlu olması, Aineias'ın Aphrodite'nin oğlu, Sar­pedon'un Zeus'un oğlu olması gibi hakikate aykırı şeyler içerdiği için reddetseydi, Troya Savaşı'nın gerçekten yaşanmış olduğunu kanıtlamak olanaksız olurdu. Kanıtlama, "Troya'da gerçekten bir savaşın yaşanmış olduğu yönündeki evrensel inanışa için­den çıkılmaz bir biçimde karışan tüm mitsel kurma­ calardan" rahatsız olduğumuz kadar sıkıntılı olurdu. "Yine varsayalım ki herhangi birisi bu öyküye yarı insan Sphinks karıştığı için, "Oidipus'a, İokaste'ye, Eteokles'e ve Polyneikes'e inanmayı reddetsin. Bu durumda kanıtlama bir kez daha olanaksız olurdu. Bu öykü haknda ne söyleniyorsa, öyküsü hiçbir hayali öğe içermemesine karşın, Epigonlar hakkın­ da, Heraklesoğulları'nın dönüşü ve bunun gibi bin­lerce başka öykü hakkında da aynı şeyler söylene­cektir," diye devam eder Origenes.
Sayfa 124Kitabı okudu
Yunanlılar ise, yalanlar arasında bir hakikat arı­ yorlardı; hatanın kime ait olduğunu merak ediyor­ lardı; onlara göre, hatanın nedeni saflık, naiflik ve euetheia'dır, çünkü benimsenen sözcük böyleydi. "Tarihsel temelde yanlışlıklarla karışmış şeylere" saflık yüzünden inanılıyordu ve mitle karışmış bu yanlışlıklara mythôdes6 deniliyordu. Yalanların asıl sorumlusu saflıktı; yeryüzünde daha az saf olsaydı, masalcı da daha az olurdu. Antiqua credulitas mit­ lerin büyük çoğunluğunun eski dönemlere kadar uzandığını göstermektedir.
Sayfa 123Kitabı okudu
Sonuç olarak, her şey tarihten ibaret olsaydı ve yer­ yüzündeki devrimler kadar da farklı çokgenler olsaydı, beşeri bilimlerin bugün hala söz ettikleri şey ne olurdu? Bu bilimler bize Yunan miti konusunda tarihin öğretemeyeceği bilgiler sunabilir miydi?
Bu anlayış Platon'un zor bir cümlesinin, Yasalar, 677 C, anahtannı içinde taşır; Pla­ ton'a göre; eğer insanlığın büyük bir kısmı periyodik olarak tilin kültürel kazanımlanyla birlikte yok olmasaydı, (geçmişte yapılanlann yeniden keşfedilmesinden başka bir şey olmayan) keşifler için yer kalmazdı.
175 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.