Ş. Teoman Duralı

Omurgasızlaştırılmış Türklük yazarı
Yazar
8.8/10
245 Kişi
1.199
Okunma
514
Beğeni
14,1bin
Görüntülenme

Ş. Teoman Duralı Gönderileri

Ş. Teoman Duralı kitaplarını, Ş. Teoman Duralı sözleri ve alıntılarını, Ş. Teoman Duralı yazarlarını, Ş. Teoman Duralı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bir filmi birden fazla seyretmeye tahammülüm yoktur. Zaten sevmem de görsel şeyleri,, tiyatroyu, sinemayı, vs. Seyrettiğim filmleri ne kadar beğenirsem beğeneyim birden fazla seyretmeye mecalim yoktur, sıkılırım. Çoğu kere kitaplarda da böyledir. Birden fazla okuduğum metinler mecburiyet tahtındadır. Defalarca okuduğum metinler vardır, anlama babında, mesleğim gereği, yoksa sıkılırım. Başka bir düşünce yazısını defalarca okuyup da her okuduğumda "çağ atladığım" iki metin vardır: Biri Kur'ân-ı Kerîm, öbürü Eflatun'un söyleşileri, diyaloglarıdır. Bu söyleşileri her okuyuşumda önümde yeni bir ufuk açılır"
Sayfa 528
"Türkler, 1000 yıl boyu İslâm medeniyetini sırtlamışlardır. 1000'den 1920'lere değin bu medeniyetin sırtlayıcısıdırlar. Selçukluların büyük hizmeti vardır. Haçlıları durdurmuşlardır. Daha sonra da Moğollarla cebelleşmişlerdir. Selçukluların yanında çok önemli iş gören bir başka Türk devleti de Memluklar yahut Kölemenlerdir. Ve daha sonra Osmanlı'ya geçen bir olaydır. Bu "savaşçılığın" sonucudur. Bunu yalnız ben tespit etmiyorum. "Hitlerin Sofra Sohbetleri" diye çok ilgi çekici bir kitap var. "Türklerin Müslümanlıkta gördüğü işi biz Hristiyanlıkta göremedik" diyor Almanlar için. Niye? Soruyor etrafındakilere, bir sürü abuk sabuk cevap çıkıyor. "Hayır, hiç birisi doğru değil. İntisap ettiğimiz din yanlış da ondan, bize uygun bir din değil Hristiyanlık, onlar gibi biz de bize uygun düşen dini seçseydik "dinimizi" ve ona dayalı "medeniyetimizi" kurtatırırdık" diyor."
Sayfa 523
Reklam
"Denizle çok fazla bağlantısı olmayan milletlerde deniz, göl, ırmak ayrımı açık değildir. Farsçada göle de, denize de, ırmağa da "derya" diyorlar ki olağanüstü zengin bir dildir. Ayrıca bunların terimleri var, ama eski Farsçada üçüne de bu tek kelime karşılık geliyor: Derya. Türkçede ise talay, deniz, göl, ırmak, dere var. Nehir Arpça ve lüzumsuzdur. Zaten o kadar lüzumsuz işler yapmışız ki "od" gibi bir kelime dururken onu atmış, Farsça "ateş"i almışız. Gayet tuhaf bir şey "içi" diye bir kelime dururken onu atmış, "birader"i almış."
Sayfa 519
"Devletin 3 sütunu vardır: Hukuk, İktisat, Siyaset. Türkler, "Kanun"a "tüze" demişlerdir. Gene bir sapıklık sonucu, nedendir bilmiyorum, Arapçadır diye "kanun" atılır, yerine Moğolcadan "yasa" alınır. Madem atıyorsun kanunu, niye "tüze"yi almıyorsun, "yasa"yı alıyorsun, ne lüzumu vardı? Herhalde bu "kanun"a karşı çıkanlar, çağdaşlarımız, ilericilerimiz İslam'dan dolayı, Arapçaya düşman olanlarımız, ne yazık ki aslında "kanun"un Yunancadan geldiğini bilmiyorlardı. Bilselerdi belki "kanun" kalacaktı yerinde. Kanun sözü Yunancada "kanon"dan gelir. Kanon'dan Arapçaya geçmiş, "kanun" olmuş, oradan biz almışız. Öyle çok var ki Yunancadan Arapçaya geçip de oradan bize gelen kelimeler! Bir tanesi mesela "namus"tur. Yunancası "nomos"tur. Hatta Eflatun'un en büyük eserlerinden biri, son eseri "Nomoi" (Kanunlar)'dir. "Nomos" aynı zamanda ihlal edilmesi asla mümkün olmayan "yüce kanun" demektir"
Sayfa 533
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.