''Social Media for Real!'' Yazarı, Girişimci, Pazarlama adamı. Ünlü Türk yemekleri Harbiyiyorum.com. blogunun sahibi. Resim koleksiyoncusu. Dijital Ajans "DahaBaska" nın kurucu ortağı. Konuşmacı, Eğitmen. Story Teller, Altın Örümcek Web Ödülleri Jürisi.
... babamın doğumu dedemin içinde hayatında ilk kez hissettiği bir duyguyu uyandırmış: Beka. Dedem bu duyguyu yıllar sonra babama , “ Senin Doğumundan sonra artık rahatlıkla ölebilirdim,” gibi bir hissiyat olarak açıklamış.
Bu yazıyı Okuyorsan ve yolunu kaybetmiş bir haldeysen şunu bilmeni isterim ki benim şu anda yaptığım ama bugünden itibaren bıraktığım,hayatının merkezinde olması gereken yegane unsur ; yazmak ! Bunu asla aklından çıkarma.
“Müjdemi isterim!” diye bağırmış Takashi San.”Savaş bitti!” Biz kaZandık. Yunan’ı en son İzmir’den denize döktük. İtalyanlar doğudan defoldu gitti. Fransızlar desen ,İlk onlar siktirip gitti zaten. Kaçarken asker şapkaları boğulmuş ve götlerine sokulmuş şekildeydi. Arkalarına dahi bakmadılar.İngilizler biraz direndi ama baktılar ki yunan daha fazla dayanamıyor onlar da bari padişahı yanımızda götürelim ileride belki pazarlık vesilesi olur diye düşünerek topukladılar. Miralay Mustafa Kemal Paşa gerçekten büyük adam vesselam. O ve yaverleri Bunca yoklukta tarih kitaplarında her zaman anlatılacak insan üstü bir başarı gösterdiler . Maşallah bre!!
Blog yazmaya kendinizi adayacaksanız, hafta da mutlaka bir içerik girme hedefiyle başlayın. Zamanla bloğunuz, sizi içerik üretme sıklığınız konusunda disipline edecektir.
Kitabın kapağına bakıp içerikle ilgili kendi kafasında düşünceler belirleyip , yazar ile örtüşmeyince de olmamış bu demek bana göre değil. İlk bölüm çok sevimli, yazarın ilk romanı olmasına rağmen akıcı ve eğlenceli bir dil ile yazılmış olan hikaye, ikinci bölümde adeta doktor whoya dönüşüyor .. Sosyal medyadan yazarın @harbiyiyorum sayfasını takip ettiğim kadarı ile gezip iyi yemekleri tanıtmaya çalışan bir kişi , bence ilginç bulup sayfasında anlatamadığı yerleri kitabında hikayeleştirerek anlatmış, keyifle, eğlenerek okudum, gezmeye deneyimlenmeye değer yeni yerleri ve enfes müzikleri listeledim, umarım devamı gelir...
Kitap tahmin ettiğim gibi çıkmadı. İlk başlarda gayet esprili komik bir şekilde ilerliyordu. Akıcı ve iyiydi. Sonraki bölümlerde misafir olarak gelen birinin ölmesi ve daha sonra tekrar hikayeye dahil olması hiç hoşuma gitmedi. Bana göre kurgu tamamıyla bozuldu.
Cinsellik ve küfürden bahsetmiyorum bile. Kapağını gören arkadaşlarım tarih kitabı bile sandı. Tabii başta mutlaka okuyun dediğim kitap suyun dibini boyladı.
Bu yüzden kitabı tavsiye etmiyorum. Çerez niyetine bile okunacak bir kitap değil.
İncelemelere uzun bir süre ara veren ben yine karşınızdayım. Genelde pek bilinmedik kitapları incelemeyi, yorumlamayı ve iyisiyle kötüsüyle konuşmayı seviyorum. Abdüluver'ın Tuhaf Seyahatleri de öyle bir kitap.
Kitapla tanışmamız bir markette gerçekleşti. Uygun bir fiyata raflarda alıcısını bekliyordu. Duygulandım, hüzünlendim ve elime aldım. Kapağı garip ve ilgi çekiciydi. İsmi ise enteresandı! Ölüm Yolcusu filan sen hayırdır! dedim. Aksiyon, macera o tarz şeyler bekliyordum açıkçası çünkü kapakta kocaman bir samuray vardı.
İlk bölümleri kurtuluş savaşının olduğu yılları anlatıyordu yine heyecan dorukta evet savaşı bekliyorum...
Bölümler geçiyor yavaş yavaş alışıyoruz ve bir japon abiyle tanışıyoruz sanırım her şey şimdi gerçekleşecek diyorum...
Fakat adam harakiri yapıyor ve mefta oluyor.
Sonra bölümler, bölümler, sayfalar, sayfalar derken ilk yarıyı bitiriyorum. Düşüncelerim hala nötr. Bu kitap için hala umut var diye geçiriyorum fakat ikinci yarı beni kitaptan soğutuyor.
Eski akıcılık yok, konu istendiği gibi gitmiyor ve bol bol cinsellik, küfür katılmış. Kitabın ilk yarısındaki ana karakter tamamen değişmiş bir tip oluyor.
Eh sonrası malum artık zevkine değil bitmesine okuyorum, kitap sürünüyor bende sürünüyorum en nihayetinde ise bugün bitiriyorum.
Kısacası romanı pek sevemedim. Yazar bir şeyler denemek, yenilikler yapmak istemiş ama konuyu zannımca çok yanlış işlemiş sonu bir final gibi bile değildi.