Sami N. Özerdim

Atatürkçünün El Kitabı yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
9.0/10
4 Kişi
19
Okunma
5
Beğeni
723
Görüntülenme

Sami N. Özerdim Gönderileri

Sami N. Özerdim kitaplarını, Sami N. Özerdim sözleri ve alıntılarını, Sami N. Özerdim yazarlarını, Sami N. Özerdim yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atatürk, her alanda dışa bağımlılığı geriye çeviren başka ulusların haklarına saygılı, saldırganlık niteliğinden uzak, bağnaz olmayan bir ulusçuluğun kurucusudur.
17.3.1937 günü, Ankara Palas'ta, Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu'ya söylediklerinden: Vaktiyle kitaplar karıştırdım. Yaşam üzerine filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kesimi her şeyi kara görüyordu. "Değil mi ki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici yaşam sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz" diyorlardı. Başka kitaplar okudum; bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: "Değil mi ki sonu nasıl olsa sıfırdır; bari yaşadığımız sürece şen ve şakrak olalım." Ben kendi yaradılışım bakımından ikinci yaşam anlayışını yeğliyorum; ama şu koşullar içinde: (...) Herhangi bir kimsenin, yaşadıkça kıvançlı ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. ...Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek kuşakların onuru, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir. Bir insan böyle davranırken "Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı ayırt edecekler mi?" diye bile düşünmemelidir. Üstelik en mutlu olanlar, hizmetlerinin bütün kuşaklarca bilinmez kalmasını yeğleyecek özyapıda bulunanlardır. (ASD II, 1952, s. 277, 278)
Sayfa 237 - türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
Reklam
9.8.1928 akşamı, İstanbul'da Sarayburnu parkı gazinosunda Latin harflerini anlattıktan sonra, kadehini halka doğru kaldırarak: Eskiden bunun bin katını süprüntülüklerinde gizli gizli içerek türlü fesatlıklar yapan ikiyüzlü sahteciler vardı. Ben sahteci değilim, ulusumun onuruna içiyorum. (ASD II, 1952, s. 256)
Sayfa 235 - türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
Kendisine "Senin apôtre'ların kimlerdir?" diye soran Ali Fuat (Cebesoy) Paşa'ya yanıtı (1923): Benim izlemcilerim yoktur. Yurda ve ulusa kimler hizmet eder ve hizmet etme yaraşırlığını ve gücünü gösterirse izlemci* onlardır. (TDK: SÖYLEV, 1978, s. 580).
Sayfa 233 - türk dil kurumu yayınları, 1981 / * Apôtre: havari.Kitabı okudu
26.3.1937 günü Ankara'da öğrenim yapan Bursalı gençlerin Uludağ gecesinde: Yorulmadan beni izleyeceğinizi söylüyorsunuz. Ancak, arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni izlemektir. Yorgunluk her insan, her yaratık için doğal bir oluştur. Ancak, insanda yorgunluğu yenebilecek tinsel bir güç vardır ki işte bu güç, yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yeni Türkiye'nin genç çocukları, yorulsanız da beni izleyeceksiniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler hiç mi hiç yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle mutlu olacağız. Şimdi çocuklar, eğleniniz. (ASD II, 1952, s. 280)
Sayfa 228 - türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
Gençlik
24.5.1918 günü Ruşen Eşref (Ünaydın)'e verdiği fotoğrafa yazdığı yazıdan: Her şeye karşı kesinlikle bir ışığa doğru koşmaktayız. Bende bu inancı yaşatan güç, yalnız, sevgin ülke ve ulusuma beslediğim sonsuz sevgim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde salt yurt ve gerçek sevgisiyle ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir. (R.E. Ünaydın: Atatürk. Tarih ve Dil Kurumları, Hatıralar, 1954, kitabın başındaki yaprakta). Gençliği yetiştiriniz. Onlara bilim ve kültürün olumlu düşünlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Özgür düşünceler uygulamaya konulduğu vakit Türk ulusu yükselecektir. (Prof. Dr. Afetinan: M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, 1971,s. 36)
Sayfa 223 - türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
Reklam
3.10.1925 günü, Türk lokantacılarının Bursa'da verildiği şölende: Anadolu içlerinde yaptığım gezilerimde gördüm ki, biz Türkler konuklarımızı ağırlamak için onlara verdikleri şölenlerde çok sayıda yemek yapıyoruz. Bu, tutuma aykırı olduğu gibi, kabul buyurunuz ki sağlığa da dokuncalıdır. Ulusumuzun konukseverlikteki bu geleneğini usa yakın bir kerteye indirmeyi hepimiz ödev saymalıyız. (ASD II, 1952, s. 224)
Sayfa 214 - türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
16.3.1923 günü Adana'da, Türk Ocağı'nda, esnafla konuşmasından: Bir ulus sanat ve sanatçıdan yoksun ise tam bir yaşama sahip olamaz. (...) Sanatsız kalan bir ulusun yaşam damarlarından biri kopmuş demektir.(...) Bir ulus sanata önem vermedikçe büyük bir yıkımla karşı karşıyadır. Birçok ögeler o yıkımın derecesini ayırt etmez. (ASD II, 1952, s. 125, 126)
Sayfa 210 - türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
Bir adam ki ülke ve ulusun mutluluğunu düşünmekten çok kendini düşünür, o adamın değeri ikinci kertededir. Asıl değeri kendine veren ve bağlı olduğu ulus ve ülkeyi ancak kendi kişiliği ile var sayan adamlar, uluslarının mutluluğuna hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, uluslarını yaşamak ve ilerlemek olanaklarına kavuştururlar. Kendi gidince ilerleme ve eylem durur sanmak bir aymazlıktır. (ASD II, 1952, s. 278)
Sayfa 174 - türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
16.3.1923 günü Adana çiftçileriyle konuşmasından: Arkadaşlar, bir hükümet iyi midir, kötü müdür? Hangi hükümetin iyi ya da kötü olduğunu anlamak için, hükümetten amaç nedir, bunu düşünmek gerektir. Hükümetin iki ereği vardır. Biri ulusun korunması, ikincisi ulusun gönencini sağlamak. Bu iki şeyi sağlayan hükümet, iyi, sağlayamayan hükümet kötüdür. Eski Osmanlı hükümeti bu amacı sağlamış mıdır? Bu soruya tam bir kesinlikle verilecek yanıt olumsuzdur. O hükümet bir kez ulusu koruyamadığı gibi, her zaman ve her zaman kırdırmıştır. Bilir misiniz ki, yalnız son kırk beş yıldan beri Yemen'de yok olan askerimiz ve dönmeyen çocuklarımızın sayısı bir buçuk milyona yakındır. (ASD II, 1952, s. 122)
Sayfa 172-173 türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.