Sonraki maçımız Bursaspor'la olacaktı ve takımın dört as oyuncusu cezalıydı. O maça ilk 11'de çıktım ve çok iyi bir performans gösterdim. O gün inanılmaz yağmur yağıyordu. Maçı 3-2 kazandık. Ben de çok iyi oynadım. Ertesi günü yerel gazetelerde bir fotoğrafımı kullanmışlardı. Fotoğrafta, sanki duşun altındaymışım gibi her yerimden sular akıyordu. Bir sonraki hafta evimizde oynadığımız maç öncesi ısınmaya çıktığımızda taraftarlar "Yağmur adam” diye birini çağırıyorlardı tribüne. Hiçbirimiz anlamadık önce. Sonra beni çağırdılar adımla ve sonrasında yine "Yağmur adam" tezahüratları yapılınca anladım. O maçtan sonra Samsunspor'da oynadığım yıllar boyunca tribünler tarafından "Yağmur adam" diye çağırıldım. Futbol kariyerimde bunun dışında bir lakabım da olmadı. O da Samsun'da kaldı zaten.
Bu arada özellikle Samsunspor yönetiminin bu süreci kötü yönetmesi nedeniyle Samsunspor taraftarı da bize küs ve öfkeliydi. İnanıyorum ki o dönemde İsmail Uyanık başkan olsaydı bu süreç çok daha kolay yönetilirdi. Sonuçta biz Samsunspor'da İlhan ve Tümer olmuş, Samsunspor'a para kazandırarak üç büyüklerden birine transfer olmuş iki oyuncuyduk. Her şeyden önce transferimizle Samsunspor'a para kazandırıyorduk. Bu hiç hak etmediğimiz bir tavırdı. Bu öfkenin nedenini bugün bile anlamakta zorlanıyorum.
Samsunspor-Trabzonspor maçları Karadeniz derbisiydi. O yıllarda 1. Lig'de oynayan yalnızca iki Karadeniz takımı vardı. Bu yüzden de çok önemliydi bu derbi... Samsun'a gittiğim ilk yılımda, ikinci hafta Trabzonspor'la oynadık. Derbi heyecanı, bütün şehirde hissediliyordu. Maçın olduğu hafta, bütün şehir bizi motive ediyordu. Pastaneci, benzinci, pideci vs. galibiyet primleri teklif ediyorlardı bize şehirde gezerken. İlk maçta ben oynamadım. Maçı 1-0 yenik durumdan 2-1 kazandık. Maç sonrası muhteşem bir sevinç yaşandı bütün şehirde. Henüz takımda ilk haftalarım olmasına rağmen, derbi öncesi ve sonrası şehrin yansıttıklarıyla Trabzonspor maçlarının önemini anlamış oldum.
İki yıl sonra yine bir Trabzonspor derbisi öncesi Başkan İsmail Uyanık beni çağırdı. Heyecandan kendini çiftlik evine kapatacağını ve maçı izlemeyeceğini söyledi. Takıma okumam için bir mektup verdi. O mektubu, onun ağzından, onun duygularını yansıtarak, benim okuyabileceğimi söyledi. Duygularını çok yoğun yaşayan ve çok da iyi ifade edebilen bir başkandı İsmail Uyanık. Maçtan önce hocanın konuşması bittikten sonra izin isteyerek okudum mektubu: