Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yalçın Armağan

İmkânsız Özerklik yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
8.2/10
12 Kişi
62
Okunma
6
Beğeni
884
Görüntülenme

Yalçın Armağan Sözleri ve Alıntıları

Yalçın Armağan sözleri ve alıntılarını, Yalçın Armağan kitap alıntılarını, Yalçın Armağan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1958 Yunus Nadi Roman Armağanı ikincisi 'Aylak Adam' birincisi 'Yılanların Öcü'. Ancak 2000'deki baskının ardından 'Aylak Adam' yoğun ilgiyle karşılanır. Çünkü artık kentli insanın bireysel sorunları açığa çıkmaya başlamıştır.
Eğer modernist şiir, birtakım müphemlik yaratan kavramlar yerine, dilin farklı kullanım biçimlerini belirlemek için geliştirilen dilbilim ve söz sanatları açısından analiz edilse, metni yorumlama amacına daha uygun sonuçlara ulaşılabilir. Elbette, modernist şiirin bu tür analizlere direneceği söylenebilir ama ısrarlı bir çalışmanın sonunda dilsel sapmalardaki ortak noktaları tespit etmek ve bunları adlandırmak mümkün olabilir. Böyle bir durumda imge gibi müphem bir kavramın güç kaybedecegi aşikardır.
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Mehmet Fuat Köprülü, 1926 tarihli "İnkılap ve Edebiyat" adlı yazısında dönemin edebiyatını şöyle eleştirir: "Son şiirlerimizin büyük bir kısmı, Avrupa edebiyatlarının soluk ve adi bir taklidinden, oralarda artık kıymetini kaybetmiş cereyanların manasız istitalelerinden [uzantılarından] ibarettir"
Sayfa 127 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
1970'li yıllarda Marksist çevrelerde imge tartışması üzerine
İmge, "düşünce"nin karşıtı olduğu gibi; gerçekçiliğin karşısında romantikliğin, devrimciliğin karşısında gelenekçiliğin, materyalizmin karşısındaki idealizmin savunulması olarak görülür. Henüz bu haliyle Marksizmin bünyesine alınacak kadar cazip bir kavram değildir.
Sayfa 128Kitabı okudu
1980'li yıllarda eski kuşak toplumcu şairler imgeyi Marksist estetik anlayışın bünyesine dahil etmeye çalışırken, genç kuşak da İkinci Yeniye sahip çıkarak kendi şiirlerini kurmak için imge adına kavga vermeye başlar. 1980'lerde 12 Eylül askeri darbesinin gölgesinde, bir yanıyla tipik denebilecek bir kuşak savaşı verilmeye başlanmıştır. Yeni kuşak, tipik biçimde kendilerinden önce etkin olan 1970'lerin "sosyalist şairler" kuşağına karşı mücadele etmeye hazırlanır. Ama yalnızca önceki kuşağa değil, İkinci Yeni'yi arkasına alarak Türkiye'deki sosyalist gerçekçi anlayışa karşı çıkmaktadır. Tıpkı 1965'ten sonra genç "devrimci şair"in Nazım Hikmet'i model alarak İkinci Yeni tarzı modernist şiire karşı çıkması gibi, 1980'den sonra estetik özerklik ile (sosyalist) gerçekçilik bir kez daha mücadeleye girişir. 1965'te süreç sosyalist gerçekçiler lehine işlese de, bu sefer rüzgar aksi yönde esmeye başlar.
Sayfa 179Kitabı okudu
Cemal Süreya, "Folklor Şiire Düşman" yazısına -sonrasında sıkça alıntılanan- şu cümleyle başlar: "Çağdaş şiir geldi kelimeye dayandı" Hem geleneksel şiir hem de Türkiye'deki modern şiir anlayışlarında şiir, kelimeyle kurulmayan, vezin ile kafiyeye dayanan bir bütün olarak tanımlanır.⁴ Geleneksel şiirde dil, mazmunlar ve söz sanatlarıyla şairden önce belirlenmiştir; kişisellik yalnızca bu örüntülerin tekil kullanımından ibarettir. Oysa İkinci Yeni, şiirdeki "organik bütünlüğü" vezin ve kafiyede değil, kişisel üslupta arama eğilimindedir. Bu nedenle şiir artık kelimeye dayanmış, şairin kişisel yeteneğine göre biçimlendirebileceği dil anlayışı öne çıkmıştır. Cemal Süreya'ya göre, "Çağdaş şairler kelimeleri bile sarsıyorlar, yerlerinden, anlamlarından uğratıyorlar". "Çağdaş şiir"in bunu yapmasına rağmen, Türkiye'de dilin bireysel kullanımına izin vermeyen bir şiir dilini (halk şiirinin dilini) tercih edenler vardır. Cemal Süreya, "Bizde hâlâ folklora, halk deyimlerine fazlasıyla yer veren şairlerin kısır bir yolda olduklarını düşünü[r]". Folklora, halk deyimlerine fazlasıyla yer veren şairlerin kısır bir yolda olmalarının nedeni Cemal Süreya'ya göre "folklorda şiirin bugünkü entelektüel niteliğini taşıyacak yeti[nin]" olmamasıdır. ⁴ Orhan Seyfi Orhan, Kervan kitabına yazdığı 24 Ekim 1963 tarihli ön sözde "şiir, en eskilerin tarif ettiği gibi 'manzum ve mukaffa söz'dür" der. Oysa bu anlayış Garip'le birlikte "geçersiz" hale geleli çeyrek asırı geçmiştir.
Sayfa 130 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
Siyasal alandan bağımsızlaşmayı deneyen ve cinsel ahlakın yerine özgürlüğü koyan İkinci Yeni'nin kendine özerk bir alan tanıma uğraşı dile de yansımış, şair dünyayı "verili" biçimde değil, kendinin gördüğü biçimde temsil etmeye yönelmiştir. İkinci Yeni'nin "anlamsız" ya da "soyut" bulunan dilinin ardında bu özerklik talebi kendini belli eder.
Sayfa 138 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Cemal Süreya'nın folklora karşı olmasının asıl nedeni, folklorun dili bireysel olarak biçimlendirmeye olanak vermemesidir: "Bir halk deyimi içindeki kelimeler o deyimdeki anlam dizisinde kaynaşmışlardır. O kelimelerden o deyimlerden ayrı işlemler, ayrı güçler aramayın artık. Çünkü donmuşlardır. İşlemleri, güçleri, bir bakıma uyandıracakları çağrışımlar bellidir". Cemal Süreya, folklordan yararlanan şiirlerle, türküler ya da şarkılar arasında bir ayrım olmadığını dile getirirken, yine şiirin kelimeye dayandığı anlayışını temel alır: "[İ]kisinde de şairin işi kelimelerle değil, kelime bloklarıyla oluyor. Oysa [...] şiirde asıl olan 'hikâye etmek' değil, kelimeler arasında kurulacak şiirsel yük'tür". Cemal Süreya'nın hem hikâye etmeye karşı çıkması hem de şiirin varlığını geleneğin dışında araması yine aykırı bir tavırdır. Çünkü Türkçe şiirde "hikâye etme", özellikle anlaşılır şiir talebi nedeniyle hep tercih edilmiştir. Hikâye etmeye karşı çıkma, "anlam"ın geri itilmesini beraberinde getireceği için, özerk bir şiir dilinin yolunu açacaktır.
Sayfa 131 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
İkinci Yeni en başından beri şiiri, kendi kuralları kendi içinde olan ve politik ya da ahlaki bir "anlatı'ya gerek duymadan da kendi değerini ortaya koyabilen bir yapı olarak görmüştür. Şiir, yalnızca politika, ahlak, din gibi "edebiyat dışı" sayılan alanlardan bağımsız olarak değil, başka sanatlardan da bağımsız bir alan olarak düşünülmüştür. Örneğin Ahmet Haşim, şiirde "anlam" aranamayacağını ileri sürüp şiirin müziğe yakın bir "ara-dil" olduğunu söylerken, İkinci Yeni şairleri böyle bir anolojiye gerek duymadan şiiri kendi içindeki yeterliliğine, yani "kendisine yeten yapıt" anlayışına bağlı kalmışlardır.
Sayfa 142 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Orhan Okay ise Garip'in "Ahmet Haşim'in şiir teorisinin değerini koruduğu, hececilerin de alabildiğine saltanat sürdüğü dönemde ortaya çıktığını dile getirir (Poetika Dersleri 59). Sazyek ve Okay'ın Hececi şiir vurgusuna, Ahmet Oktay ve Asım Bezirci, Nâzım Hikmet etkisinde gelişen hareketi de eklerler. Ahmet Oktay'a göre, Garip şiirinin ortaya çıktığı dönemde üç eğilim ayrıştırılabilir: Saf şiirciler, Kemalist halkçılar ve Serbest nazımcı toplumcular (Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı 869-870). Asım Bezirci de, "Orhan Veli'den önceki şiir eğilimleri[ni] -kaba çizgileriyle- şöyle özet[ler]": Hececiler, Halkçılar, Öz şiirciler, Serbestçiler (Orhan Veli 34-45).
Sayfa 101 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
39 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.