Şelaleden uzaklaşırcasına sıraladı adımlarını, neredeyse koşacaktı, çünkü bilmiyordu, o şelalenin hayatın kaynağı olduğunu, herkesin kendi şelalesiyle tanışmasının bir zamanı olduğunu, bazen ata binen, erkek kıyafetleri giyen bir kızın bizi o şelaleye götürdüğünü, bizi kendi şelalemize kim götürmüş olursa olsun kişilerin bahane olduğunu bilmiyordu, en güçlü önyargımızın olduğu şeyin bizi o şelaleye iten en güçlü kuvvete dönüştüğünü bilmiyordu, hayatın bizi o şelaleye götürmek için tasarlandığını bilmiyordu, kendi şelalesinden atlamamış birinin aslında hiç yaşamamış olacağını bilmiyordu… öğrenmesinin zamanı gelmişti.
İnsan, zihninin şelalesinden kaçabilir miydi?
Ticaret aynı zamanda riskli bir iştir. Ticaretin gelişmesi kumarın ilkelerini servet yaratma ilkeleri haşine getirdiğinde, kaçınılmaz sonuç risk almanın cisimleşmiş hali, kapitalizmdir. Ancak geleceğin şansa ya da Tanrı’nın iradesine bağlı bir konu olarak kaldığı onca zaman boyunca gereksiz sayılan iki yeni faaliyet olmaksızın kapitalizmin gelişmesi imkansızdı. Birincisi, mütevazi bir faaliyet olmakla birlikte, sayma ve hesaplamayla ilgili yeni tekniklerin yayılmasını cesaretlendiren muhasebeydi. İkincisi ise, pek o kadar mütevazi olmayan, çok daha zorlayıcı bir faaliyet, risk almayı doğrudan getirilerle bağlantılandıran tahmindi.
Yüzyıllar boyunca, en azından Haçlı Seferleri’ne kadar, insanlar çoğu günlerini avarelikle geçirdikleri için pek az sürprizle karşılaşıyorlardı. İstikrarlı bir sosyal yapı içinde yuvalanmış oldukları için de ülkeyi kasıp kavuran savaşları, iyi yöneticilerin ardından kötü yöneticilerin başa geçmesini, hatta dinlerinin değiştirilmesini bile önemsemiyorlardı. En belirgin değişken havaydı. Eski Mısır uygarlığı uzmanlarından Henri Frankfort’un da dediği gibi, “ Geçmiş ve gelecek -her ikisi de kaygı konusu olmaktan son derece uzaktı- bütünüyle şimdiki zamanın içinde saklıydı.