Uzun zamandan beri ilk defa roman tarzında bir kitap okuyorum. Tüm değişen düşüncelerime ve bazı önyargılarıma rağmen kitabı çok beğendim.
Kitaba Ömer karakterinde biri hakim. Ömer, içinde kendini bazen istemediği taraflara çeken bir gücün olduğuna inanıyor ve insanları koşulsuz kabul ediyor. İçinde kendince kötü addettiği, hatta bunları sevdiğim kız bilse benden belki de nefret eder düşünceleriyle yaşıyor.
Bense Ömer'i çok sevdim ve çok kabullendim. Sonra kendi içime döndüm yine yeniden... Kitaptaki bir karaktere bile bu kadar yakın ve sevgi dolu hissedebiliyorsam neden kendime hissetmeyeyim dedim. Hem insan kendini sevemezse kimseyi sevemez ki tam anlamıyla. İşte yıllarca içinden çıkamadığım "kendini sevme" kavramı yeniden yorumlandı bana...
Tüm kaçışlarımla, tüm çabalarımla, buluşlarımla ve kaybedişlerimle, tüm değerlerlerimle, tüm gözyaşı ve gülüşlerimle kendimi seviyorum. Bu kendi nazarımdan bir bakış değil gibi ama seven de sevilen de benim.
(Bu arada kitabı bitirmedim, bitirmek istemiyorum ama bitince bitmiş haliyle de kabulleneceğim bu sefer:))
23.03.22, 01.53 NG