Fransa’nın yüceliği ve güzelliği midesini diğer halklardan daha az düşünmesinden, kemerini daha kolayca sıkabilmesinden ileri gelir. İlk uyanan ve son yatan odur. Önden gider. Araştırmacıdır. Bunun nedeni sanatçı olmasıdır.
“Ergenlik döneminde yalnızlığına dahil ettiğin her şey, nöronlarında nefes almaya devam edecek. Yani beynine neleri soktuğuna çok dikkat etmelisin. Bugün yetişkinlerin neden olduğu tüm karanlığın arkasında, zamanında kötülüklere maruz kalmış yalnız bir ergen beyni olduğunu unutma.”
“Köleleri devrime ikna edemezsin Mavi. Anlamazlar. O yüzden sana ulaşmaya çalışıyorum. Eğer Büluğ Devrim hayat bulacaksa bunu henüz köleleştirilmemiş ruhunla ancak sen yapabilirsin.”
Paris böyledir işte. Bacalarının dumanı evrenin düşünceleridir. İster taş ister çamur yığını deyin, o tinsel bir varlıktır. Büyük olmaktan daha fazlasıdır, o uçsuz bucaksızdır. Neden? Çünkü cüret eder. Cüret etmek ilerlemenin bedelidir.
“Toplum bir köle satın almıştı. Kimden? Sefaletten. Açlıktan, soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acıklı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.”
“Gerçekten de her şey oradaydı ve bundan başka ne istenebilirdi? Gezinmek için küçük bir bahçe ve düşlere dalmak için sonsuzluk. Ayaklarının altında ekip bitebileceği bir toprak, başının üzerinde inceleyebileceği ve üzerinde düşünebileceği sonsuzluk; yerde birkaç çiçek ve gökte tüm yıldızlar.”
“İnsanlığın başında cehalet denen bir tiran var. Ben bu tiranın ölümü için oy verdim. Bu tiran haksız bir otorite anlamına gelen krallığı doğurdu, oysa bilim gerçek bir otoritedir. İnsan sadece bilimle yönetilmelidir.”
“Hırsızlardan, katillerden asla korkmayalım. Bunlar dışarıdan gelen küçük tehlikeler. Biz kendimizden korkalım. Önyargılar, işte hırsızlar; günahlar, işte katiller. En büyük tehlike içimizde. Bedenimizi ya da kesemizi tehdit edenin ne önemi var? Sadece ruhumuzu tehdit edenden korkalım.”
“Hayat kudurmuşçasına akan bir ırmağa benzer, insanoğlu ise bu ırmağın azgın sularında yolculuk yapan dal parçasına. Bu yolculukta değişmeyen iki olgu vardır; ilki yalnız olduğun, ikincisi ise ne kadar uzun sürse de yolculuğun ölümle sınırlı olması…”