Kitap 108 sayfadan oluşan küçük bir roman. Edebiyatımızın ilk roman örneği olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla yeni olan bu tür de acemilikler oldukça dikkat çekiyor. Yazarın sürekli bir şeyleri hatırlatması insanı gülümsetiyor. Konusuna gelecek olursak Talat ve Fitnatın acı dolu aşk öyküsü işlenmiş. Talat bir birine aşık bir anne babanın tek oğlu. Devlet memuru, saygılı, örnek bir genç. Tesadüf sonucu Fitnatı görüp aşık olur ve olaylar başlar. Fitnatın annesini kaybetmiştir, üvey babasıyla ve dadısıyla yaşamaktadır. Üvey babası Fitnat’ı kimseyle görüştürmez ve dahi evden çıkarmaz. Talat bir yolunu bulur ve Fitnat’ı kadın kılığında dikiş öğrenme bahanesiyle evinde görmeye başlar. Ancak bu durum Fitnat’ı zengin Ali beyin istemesiyle sonlanır. İki aşık yataklara düşerler. Üvey babası bir Ali cengiz oyunuyla Fitnat’ı evlendirir. Üstüne üstlük zorla evlendirildiği Ali Bey, Fitnat’ın öz babası çıkmasın mı? Kitap iki aşığın acı ölümü ve Ali Bey’in de aklını yitirmesiyle biter. Kitapta dönemin kadın-erkek ilişkilerini, evliliklerin doğurduğu sorunları, kadınların toplumda edinemedikleri yeri net görüyoruz. Beni etkiledi.
Kitabı öğrencimin tavsiyesiyle okudum. Hatta öğrencim kendi kitabını ödünç verdi:) Bir öğretmenin en mutlu anıdır, okuma sevgisi kazanmış öğrencisinden kitap tavsiyesi aldığı an. Bu mutluluğumu belirttikten sonra kitaba geçmek isterim. Kitap bir çocuğun gözünden 1919 Ankarasını anlatıyor. Savaş, yoksulluk, okul, meclis, tren, düşman… her kavramı çocuk saflığıyla yeniden değerlendiriyorsunuz. Yıllar geçiyor siz diyorsunuz ki, keşke kitap bitmese karakter hep olan biteni anlatsa. Ama bitiyor. Kitap cumhuriyetin onuncu yılına kadar olan kısmı ele almış. Gökçe Akgül’ün muhteşem çizimleriyle zenginleştirilmiş. Hele kitapta İlber Ortaylı’dan gelen mesajlar var. Okuyacaklara tavsiyem o bölümlere özellikle dikkat etmeleri. Lütfen okuyun. İnanın cumhuriyetin ilk sabahının ışıltılarını yüreğinizde hissedeceksiniz.
Gerçekten nefis bir kurgu. Seçtiğimiz her yaşantı için seçemediklerimizi feda ederiz. Peki doğru seçimi yaptık mı? Ya seçmediğimiz bir yaşamda daha mutluysak… peki bu ihtimal hesaplarında mı boğulacağız yoksa anı mı yaşayacağız? Kitap bu sorular üzerinde akıyor. Nora verdiği kararlarla hayatını mahvettiğine inanıyor, yalnızlığa ve mutsuzluğa dayanamadığı bir gece kedisinin de öldüğünü öğrenince intihar ediyor ve kendini gece yarısı kütüphanesinde buluyor. Kütüphaneci bayan Elm’in yönlendirmeleriyle paralel evrenlerdeki farklı seçimlerle farklı yaşamlar süren diğer Noraları ziyaret ediyor. Olabilecek tüm hayatları yaşıyor ama hep bir şeyler eksik… belki de bulmak istediğimiz şey kaçtığımız şeyin ta kendisidir. Belki hapishane dediğimiz yer sadece bakış açımızdır. Sonuçta güzel olan her şey biz anlam yüklediğimiz için güzel. Hayatı, seçimleri, içten gelen gücü sorgulatan bir kitap. Mutlaka okunmalı :)
Bir yerde uzun zaman kaldığınızda, dünyanın ne kadar büyük ve uçsuz bucaksız olduğunu unutuyordunuz. O enlem ve boylamların uzunluğunu algılayamıyordunuz. Kendi içimizdeki uçsuz bucaksızlığı da algılayamadığımız gibi …