Hepsine “uygar” olmaları, kötürümlere gülmemeleri, sakatlara taş atmamaları ya da sokaktaki yaşlı adamlara gözlerini dikip bakmamaları gerektiği öğretilmişti elbette. Bu buyruklara uyuyorlardı gerçi, ama iş gözle görülmeyen sakatlıklara gelince, alışkın gözlerle hemen gizleri görüyor, uyumlu kulaklarla akıllı denen insanların gizli yakarışlarını duyuyor ve acımasızlaşıyorlardı. Ne var ki acımasızlıkları, kavrayış ve denetim güçlerini aşan bir boyuta ulaşıyordu.