Kirm i Şeb efrûz

255) عبد الله حدّاد رازى (Abdullah Haddâd Râzî (Rahimehullâh
Şeyhülislâm (rahimehullâh), bu mübarek zatın şöyle dediğini anlatmıştır; "Birisi gençlik döneminde Allah'ı (Celle celalühü) terk ederse, Allah da o kimseyi ihtiyarlığında terk eder ve ona yardımcı da olmaz."
Sayfa 467 - Yasin YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Alvarlı Muhammed Lutfî Efe (ks) nun: "Mevlâ bizi affede, bayram o bayram ola" sözleri cümlemiz hakkında vâki ve müyesser olsun!"
Sayfa 412 - Ahıska yayıneviKitabı okudu
Büyükler ne güzel söylemişlerdir: اِذَا الْمَرْءُ لَمْ يَلْبَسْ ثِيَابًا مِنَ التُّقَى تَقَلَّبَ عُرْيَانًا وَاِنْ كَانَ كَاسِيَا "Eğer bir kişi takva elbisesini giyinmediyse, Çıplağa dönmüştür o, ne kadar da giyinse."
Sayfa 186 - Ahıska yayıneviKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Sosyal Adâletsizlikten Muzdarib Bütün Dünya İçin Yegâne Çare İslâmdır.
İşte birçok sistemler hukuk, iktisat ve siyâset sahalarında veya felsefî doktrinler bazı umdelerinde ona muayyen bir nisbette yaklaşırlarsa da hiçbir zaman O'nun insanı mebde ve mead itibariyle ihâta edip, saâdet ve selâmetini iki cihan ufku içinde gerçekleştiren muhteşem fikrî yapısıyla boy ölçüşemezler. Bu yüzden bugünkü muzdarib insanlığın gelecekteki yegâne sistem ve mefkûresi sadece ve sadece İslâm olacaktır! Aksi halde beşere felâh yoktur!..
Sayfa 24 - Sebil yayınevi / Yayın Tarihi: 1994Kitabı okudu
Şu bilinsin ki; Rasûlüllah (Sallellâhu Te'âlâ Aleyhi ve Sellem)in hakîkatini ancak Allâh-u Te'âlâ takdîr edebilir, nitekim şâir: "Senin nûr-u cemâlinle bütün âlem zıyâ olmuş, Ne haddim seni medhetmek ki meddâhın Hüdâ olmuş?!" dizeleri ile bu hakîkati kısa ve öz bir şekilde ifâde etmiştir.
Sayfa 229 - Ahıska yayıneviKitabı okudu
Reklam
Rasûlüllah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Ashabımı seven beni sevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden de bana düşman olduğu için düşmanlık eder."
Sayfa 50 - Ahıska yayıneviKitabı okudu
GAZA GELDİLER - Ergün Diler
Abdülhamid Han, Alman mühendis Paul Groskoph ve Habip Necip Efendi'ye kendi cebinden bütçe ayırdı. Bugünkü güneydoğu sınırımız ile Musul ve Kerkük'ü içine alan bölgede petrol arama çalışmaları yapmalarını istedi! Bu iki yetkili isim, söylenileni yapmak için yola düştü! Bölgeleri parsellere ayırıp detaylı çalışmalara imza attı! Uzun ve zor bir koşuşturmadan sonra PETROL RAPORU ve HARİTASI Sultan'a sunuldu! Daha ortada ne Balfour Deklarasyonu, ne İsrail 'in kurulma planı ne de Birinci Dünya Savaşı vardı! Ama Türk AKLI geleceği görmüş ve önlem almıştı!
Sayfa 284 - Divanyolu kitaplarıKitabı okudu
İbnü Abbâs (Radıyallahû Te'âlâ Anhümâ)dan rivâyete göre Rasûlüllâh (Sallellâhu Te'âlâ Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Yemek ânında (öncesinde) el yıkamak rasüllerin sünnetlerinden mühim bir sünnettir, aynı zamanda o (amel), fakirliği nefyeder, yemekten sonra (el yıkamak) ise malda büyük bir bereket (ve artış vesîlesi)dir." (Şîreveyh ed-Deylemî, el-Firdevs, rakam: 7239, 4/425; el-Kurtubî, el-Câmi'u li-ahkâmi'l Kur'ân, 7/188)
Gözyaşlarını silen yaşlı adam burnunu çektikten sonra Affan'ın bakışlarını yakaladı ve sözlerini sürdürdü: "Özal, şehit edilen Menderes'in yanına gömülmeyi istiyordu. Son arzusu yerine getirildi. Bütün devlet adamlarının kabri Ankara'dayken iki şehit İstanbul'da yan yanaydı. Bu isyanı kimse görmüyordu. Binlerce insan oradan geçiyor ancak 'Niye bu iki lider burada yatıyor,' diye kimse sormuyordu. Kabirleri ayırdık ama kafaları ezberden ayıramadık."
Sayfa 136Kitabı okudu
Alî ibnü Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (sallellâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Nimetler altıdır. Birincisi İslâm (ile müşerref olmak)dır, ikincisi Allâh'ın kelâmı olan Kur'ân(a inanıp onu okumak)dır, üçüncüsü Allâh'ın Râsûlü olan Muhammed ((Aleyhisselâm)ı tasdîk edip onun sünnetine ittibâ etmek)dir, dördüncüsü (Allâh'ın bir kulunun ayıplarını) örtme(si)dir, beşincisi (belâ ve musîbetlerden) âfiyet(te kalabilmek)tir, altıncısı ise insanlara muhtaç olmamaktır." (İbnü Kudâme el-Makdisî, Fazlu yevmi't-terviye ve 'arafe, sh:8 rakam:21)
Reklam
Lükmân (Aleyhisselâm) oğluna (vasiyetlerinde) şöyle demiştir: "Ey oğulcağızım! (En acı şey olan) Ebû Cehil karpuzunu yedim, en acı ilacı tattım ama fakirlikten daha acı (ve insana ağır gelen) bir şey görmedim. Eğer fakir olursan onu insanlara anlatma ki seni kusurlu bulmasınlar, velâkin Allah-u Te'âlâ'nın fazlından (zenginlik) iste. Kim Allâh-u Teâlâ'dan bir şey istemiş de ona vermemiştir yâhut kim O'na duâ etmiş de kendisine icâbet etmemiştir veya kim O'na yalvarıp yakarmış da kendisinde olan sıkıntıyı açmamıştır.?!" (el-Ebşîhî, el-Müstetraf fî külli fennin müstezraf, 2/269)