Bu şiir ondan utanıyor
Bu ne güzel koku böyle, bu ne güzel koku. Gül bahçesinden yoksa gelen o mu? Gece mi bu gelen, misk mi bu, amber mi bu? Bu ne güzel koku böyle, bu ne güzel koku. O pazardan tezcecik yoksa o mu geliyor, yoksa güzelimiz geri mi geliyor ne? Bu nasıl yüz böyle, bu nasıl ışık? Bu nasıl ay böyle, bu nasıl güneş? Mağaradan mı çıktı, dağdan mı iniyor,
...dünle beraber gitti, cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. şimdi yeni şeyler söylemek lâzım. ... (celâleddin rumî (1207-1273), çeviri: a. kadir)
Reklam
Mevlânâ Celâleddin’in (1273) çevresinde toplananlar ve bilhassa Çelebi Hüsâmeddin (1284) vasıtasıyla fütüvvet ehlini, yani sanatkârları ve esnafı Mevleviliğe bağlamıştı. Mevlânâ “Mesnevi”siyle, şiirleriyle pek az bir zamanda, hatta kendi daha sağken Anadolu sınırlarını aşmıştı. Ona uyanların yüzyıllar boyunca, apayrı ve musiki, şiir ve raks gibi üç esaslı unsura dayanan bir zümre olarak varlıklarını onun adıyla şiirinin çevresinde, “Mesnevi”sinin mihrakında toplamaya muvaffak olacakları besbelliydi.
Sayfa 25 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Hasan-ı Basri
Hasan-ı Basri
•••••••••(641, 728)
İmam-ı Azam Ebu Hanife
İmam-ı Azam Ebu Hanife
••••(699, 767)
İmam Malik
İmam Malik
•••••(711, 795)
İmam Şafii
İmam Şafii
•••••(767, 820)
Cabir bin Hayyan
Cabir bin Hayyan
•••••(721, 815)
Harizmi
Harizmi
••••••••(780, 850)
Ahmed Bin Hanbel
Ahmed Bin Hanbel
••••••(780, 855)
Haris El Muhasibi
Haris El Muhasibi
•••••••(781, 857)
(...)belki de o kuşağın en yetenekli savaşçısı olan Bayan'ı 1273 yazında bütün sefer ordusunun komutanı seçti. Ulu Kağanların buyruğunda çalışmış köklü savaşçılar soyundan gelen bir Türk olan Bayan, gençliğinde Kubilay'ın kardeşi Hülagü'nün altında İran ve Ortadoğu seferlerinde görev yapmıştı. 1260'ların ortalarında doğuya döndüğünde, dikkat çekici bir subay olarak hemen ünlendi. Kubilay onun hakkında, "[Bayan] devlet işleriyle uğraştığı zaman, saraydaki diğerlerini gölgede bırakıyor," diyordu. Ona giderek artan sorumluluklar verdi ve son olarak da Çin'deki bütün orduların genel komutanı yaptı.
Sayfa 85 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı: Ekim 2015
Hz. Mevlana'nın ( v. 672/ 1273) dediği gibi, dünya malı bir deniz, insan ise o denizin üstünde olan bir gemidir. Mal (deniz) ne kadar çok olursa, gemi o kadar rahat hareket eder ve menziline ulaşacaktır. Ama gemi su almaya, yani mal Sevgisi kalbi istila etmeye başlayınca, batma kaçınılmaz olacaktır. Mesele, o sevginin gönlü kaplamamasıdır.
Reklam
“Hicretin 672. (mîlâdî 1273) senesinde ulu Sultan göç etti. Gözler yaşla doldu. Gönüller mâtem içinde inledi. Gayr-i müslim köyleri bile hüzne boğulmuştu. Her temiz insan ona sâdık, her millet ona âşıktı. Halk: «O, Hazret-i Peygamber’in nûru ve sırrıdır. Fazîletlerin sonsuz denizidir...» demekteydi. O gün, kimse yanıp yakılmadan sükûnet bulmadı. Bütün halk büyük bir elem içinde: «O, bir hazîne idi. Toprak altında gizlendi.» dediler.”
Tut ki, Ali'den mîrâs kaldı sana Zülfikâr Sende Ali'nin yüreği yoksa Zülfikâr neye yarar..? //-: Celâleddin Rûmî (ö. 1273)
“Selçuklu Anadolu’sundaki fikir ve düşünce hayatı ayrıca önem taşır. Bilindiği gibi bu yüzyıl Mevlana Celaleddin Rumi (ö. 1273), Hacı Bektaş-ı Veli (ö. 1271) ve Yunus Emre’nin (ö. 14. yüzyılın ilk yarısı) yaşadığı yüzyıldır. Bu üç değerli ismin eserlerinde, şiirlerinde, sohbetlerinde işledikleri en önemli konu ‘sevgi ve hoşgörü’dür. Bu manevî iklimden Osmanlı Devleti kurucularının etkilenmediği düşünülemez.”
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
VE
Karl Jaspers
Karl Jaspers
'İN BENZEŞEN İNSAN ANLAYIŞI Hasan ÇİÇEK İnsan, tarih boyunca hem dış âlem, hem de kendisi üzerine düşünmüş ve araştırmalar yapmıştır. Hatta düşünce tarihinin belli dönemlerinde insan üzerine düşünme, dikkatleri insana çekme yoğunlaşır. Böylece
280 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.