Kasım Ayı Okuduğum Eserler
Hedef: 30 Okunan: 120 Okuduğum Eserler: 1-
Ömer Seyfettin
Ömer Seyfettin
&
Bahar ve Kelebekler
Bahar ve Kelebekler
2- https://1000kitap.com/kitap/diyanet-dergisi-aile-eki-kasim-2018--141370 3-
Ayfer Tunç
Ayfer Tunç
& https://1000kitap.com/kitap/suzan-defter--265938 4-
İSMAİL HAKKI YILANLIOĞLU BÖYLEDİR İŞTE!
İsmail Hakkı Yılanlıoğlu da ebedî âleme göçtü. Bir yüce dağımız daha devrildi. Cenaze namazını, Kastamonu'nun o meşhur Nasrullah Camii'nde "Er kişi niyetine" kıldık. İsmail Hakkı Yılanlıoğlu dünyaya "er kişi" olarak geldi. Yetmiş dört yıllık ömrünü tam bir "er kişi" olarak tamamladı. Ve gönül kubbemize tam bir
Sayfa 134 - Yakın Plan Yayınları
Reklam
İdil-Ural Lejyonu Wolgatatarische Legion
İdil-Ural Lejyonu Makalenin ikinci bölümünde Sovyet tarih yazıcılığında ayrıntıları belirtilmeyen ve anlatıldığı zamanlarda da olumsuz ve eksik bir şekilde ele alınan SSCB’li Türk halklarının II. Dünya Savaşı yıllarında Almanya ile yaptığı işbirliğinden bahsedilecektir. Burada savaşın çeşitli yönlerinin olduğu unutulmamalıdır. Savaş, taraf ülke
12 Mart öncesi sokak ortalarında, birer birer vurulan devrimci öğrencilerin bir tekinin katili bile askeri savcılarca kovuşturulmadı. Bu öğrenciler Türk vatandaşı değiller miydi? Bunlar sokak ortalarında sorgusuz sualsiz vurulmamışlar mıydı? Ceza yasalarında yer alan adam öldürme suçu nasıl yok sayılirdı?... (Yeni Ortam, 13 Kasım 1974)
Lenin'in kendi sözlerini inkarına güzel bir örnek... Nerede kaderi tayin hakkı?
Tatar-Başkurt devleti konusunda Sultan Galiyev önderliğinde, ısrarcı olunsa da herhangi bir sonuç alınamadı. Tasarı savsaklandı. Başlangıçtaki, yani Müslüman Komiserliği oluşmadan önceki duruma dönüldü. Konu, tekrar görüşülmek üzere, 12 Kasım-3 Aralık 1919’de yapılan İkinci Bütün Doğu Halkları Komünist Teşekkülleri Kongresi’ne sunuldu. Bu durum, Tatar-Başkurtlann muhtariyet hakkının ve bunu destekleyen kararın uygulanmasının Tatarlar veya Başkurtlarla ilgisi olmayan, komiserlerin kararına bırakılarak gayri kanuni bir şekilde değiştirilmesi anlamına geliyordu. Buna rağmen Kongre’den yine de olumlu bir sonuç çıktı.47 Ancak Lenin’in, 13 Aralık 1919’da Doğu milletleri komünistleriyle, özellikle onların Tatar-Başkurt cumhuriyetini kurulmasına karşı olanlarıyla yaptığı istişareden sonra, aynı gün Lenin’in başkanlığında toplanan RKP (b) Merkez Komitesi Polit Bürosu şu kararı aldı: “Rusya Doğu Halkları Komünist Teşekkülleri Kongresi’nin büyük kısmı ve özellikle Başkurdistan komünistlerinin bütün delegelerinin Tatar-Başkurt Cumhuriyet i’nin kurulmasına karşı olmaları dolayısıyla böyle bir cumhuriyet kurulmamalı ve Milletler Halk Komiserliğinin Tatar-Başkurt Sovyet Cumhuriyeti hususundaki 22 Mart 1918 tarihli kararnamesi iptal edilmelidir. Parti üyelerine bundan sonra Tatar-Başkurt Cumhuriyeti için propaganda yapmamaları teklif olunur. 13 Aralık 1919 ”
Reklam
Elza Kungayeva ve Salman Raduyev'in şehit edilmeleri
En ünlü Federal dava, Rus Savunma Bakanlığının 160. Tank Alayının komutanı olan Albay Budanovun davasıydı. Budanov, Putinin Devlet Başkanı seçildiği gün olan 26 Mart 2000 tarihinde, anne ve babasıyla, eteklerinde Budanovun alayının geçici olarak konuşlanmış olduğu Tangi-Çu köyünde yaşayan, on sekiz yaşında bir Çeçen kızı olan Elza Kungayevayı
Geldikler gibi giderler
Atatürk, 13 Kasım 1918 Çarşamba günü öğleden sonra saat 3'e doğru eski küçük Kartal İstimbotu'yla boğazdan karşıya geçti. İngiliz, Fransız bayraklarının dalgalandığı bir çelik ormanını andıran işgal donanmasının arasından geçerken Kartal'ın güvertesinden ufka doğru bakıp "Geldikleri gibi giderler" dedi.
Sayfa 72 - İnkılapKitabı okuyacak
İttihat ve Terakki Partisi'nin Ankara merkezi olarak yapımıma başlanan ve eksikleri Mustafa Kemal Paşa 27 aralık 1919'da Ankara'ya geldikten sonra tamamlanıp 23 nisan 1920 günü Büyük Millet Meclisi olarak açılan binanın okullardan getirilmiş tahta sıralarında oturan fesli, sarıldı, kalpaklı ve asker giysili mebuslardan "çıt"
Üç Cam Kutu
“Lumpenizm” diyebileceğimiz garip bir ideoloji çeşitli kılıklar içinde sanki “dışarıya” egemen olmuş, alt düzey bir delilik toplumun dokularına nüfuz etmişti. Toplumda entellektüel “hiyerarşi” altüst edilmiş, en zekâsız ve yeteneksiz olanlar en çok konuşma hakkını ele geçirmişti. Zekâ, yetenek, bilgi, yaratıcılık aşağılanıyordu, insanlığın en korkunç sorularından biri olan “sen vatanını ne kadar çok seviyorsun” sorusu herkesin toplum içindeki yerini belirliyordu. Herkes vatanını çok seviyordu, deli gibi seviyordu, ölesiye seviyordu, bunun kanıtı da “vatanını çok sevdiğini” bağırarak söylemekti. Kimin daha çok vatanını sevdiğine ise iktidar karar veriyordu. Bu dehşet verici yarışta aklını ve mantığını kaybetmeyenlere yer yoktu. Mantıklı her itiraz, hukuka ve insanların hakları olduğuna duyulan inanç yarış dışı kalmaya yetiyordu. Edebiyat küçümseniyordu, yetenek küçümseniyordu, yaratıcılık küçümseniyordu, hayat küçümseniyordu, ölüm yüceltiliyordu, cehalet yüceltiliyordu, iktidara sadakat yüceltiliyordu. Lumpenler, bayraklarını her yana dikmişlerdi. (Ahmet Altan "Üç Cam Kutu" yazısını kaleme aldıktan kısa bir süre sonra 13 Kasım 2019 tarihinde tekrar gözaltına alındı ve tutuklandı.)
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.