Abdullah (b. Mes’ûd)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah(s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan hiçbir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan hiçbir kimse de cennete giremez.” { Müslim, İman, 148; Tirmizî, Birr, 61 }
NİLGÜN MARMARA - DAKİLTOYA ÇEKİLMİŞ ŞİİRLER 148
Öğretmen Hiçbir şeyi öğretiyordu, Geri alıyordu çift katlı korkudan Bilme sevincini. Naylon bir perukla saç yerine - kafası kazılıydı- Naylon bir hayat ve plastik bir korku İnce kolları ince bacaklarıyla düğümlenmiş, Tebeşirle tahtaya ve harflere Öğretmemek için geliyordu sınıfa , Kapatmaya ve öğrenme arzusunu Yargılamaya; bir kitap tıkayıp Boğazlara , susturmaya zaman hakkını Korkuyordu çoğunluk sandığı bu azınlıktan - Okur notu : Kusursuz tek şair idolden çok güzel bir şiir daha , Evet tek tip insanlardan değildik biz ve İtaat eden boyun eğen bireyler de olmadık hiçbir zaman da olmayacağız , biz sorgulayacağız Evet azınlığız , bir elin parmaklarını geçmeyiz Ama kente inince hakikat dairesinde bir ordunun ayak seslerini andırır gürültümüz
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Bu namaz, sen tam gün boyunca ayakta durasın, egilesin ve kendini yerle­ re atasın diye emredilmedi; onun amacı daha çok, namaz esnasında yaşa­nan halin her zaman seninle birlikte halması içindir. Hz. Mevlana (FmF, MEB, s.267) Tarikatlar, zaman içinde farklı eğitim metodları geliştirdiler. Bunların ortak paydasında, mantra benzeri bir uygulama olan zikir ve namaz63 bulunmaktadır. Genel olarak Sufizm'deki, özellikle de halvetteki önemi nedeniyle, aşağıda bu uygulamalar hakkında detay­lı açıklamalar yapılmıştır: Namaz "lslamın beş direğinden" biri olarak adlandırılan namaz,64 her müslüman için bağlayıcı şartlardan biridir. Allah ve insanın birleş­mesinin "hem ilk, hem de son adımı" olarak geçer. Ancak bir Sufi için, bu bir son değil, tüm varlığı Allah ile doluncaya kadar yapaca­ğı, "yakınlaşma" çabalarının başlangıcıdır: Bir insan tüm kalbiyle dua ettiginde ve Allah yoluna adım attığında, ilk olarak beş vakit namazına dikkat edecek, sonra da bunlan gitgide sonsuz­luga dek arttıracaktır (FmF, MEB. s.148)
Mahremiyet, temelde ahlâkî bir düstur olup geniş bir yelpazede ele alınması gereken bir kavramdır.
Eski Yunan ve Roma M.Ö.5.yy'de Leucippus ve Democritus'la başlayan atomcu filo­ zoflar materyalizmin ilk türünü ileri sürdüler. Bu teoreme göre gerçeklik hareket halindeki, bölünemez parçacıklardan -başka bir deyişle boşlukta hareket eden atomlardan- oluşuyordu. Maddi par- 425 RUPERT SHELDRAKE çacıkların nesnelerin yüzeyinden her yönde
Almanya'da hak aramak kutsal bir şeydi, burada neden olmasındı./Syf.148
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.