-NOTLAR:- Yazar: Ahmet Yıldız, lngilizce'de ulus anlamına gelen "nation" kelimesi. Latince'de "doğmak" anlamına gelen "nasci" fiilinin ortacından türetilmiştir. Latince'de "nationem" kelimesi soy ya da ırkı çağrıştırır. Bu asli anlamda ulus, ortak kan ve soy bağı fikrini ifade eder. Edebi
Türk dili, Orhon yazıtlarının taşa kazındığı İ.S. 730 yıllarında oldukça gelişkin, kendine yeterli bir dil olarak ortaya çıkmış bulunuyordu. "Tanrı" sözcüğü bu yazıtlarda geçtiği hiçbir tümcede "Tanrılar" biçiminde çoğul olarak kullanılmamış, hep "Tanrı" biçiminde yani tekil olarak kullanılmıştır. Şöyle; "Tanrı güç verdiği için,…" (Bkz: Prof.Dr. Talat Tekin, Orhon Yazıtları, AKDTYK, TDK yayınları:540, Ankara 1988, KT D 12, s. 11) "Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi devletsiz bırakmış.".(a.g.y., KT D 15, s. 13) "Türk halkının adı sanı yok olmasın diye babam hakanı ve annem hatunu yüceltmiş olan Tanrı, devlet veren Tanrı, Türk halkının adı sanı yok olmasın diye, beni Tanrı hakan olarak tahta oturttu."(a.g.y, KT D 25, 26, s.15) "Tanrı bağışlasın, ilahi lütfum olduğu için, ölecek halkı diriltip doyurdum." (a.g.y., KT D 29, s. 17) İşte Türkler Müslümanlığı benimsemeden önce İ.S. 730 yıllarında. "Tanrı" sözcüğünü tekil olarak böyle kullanıyorlardı. Bu örnekler, bize. Müslümanlıktan önceki yıllarda çoktanrıcı Türklerin tektanrı kavramından, Türkçenin de tektanrıcılığa ilişkin kavram adlarından yoksun olmadığını göstermektedir ve tektanrıcılığa ilişkin kavram adlarından yoksun olmayan Türkçenin, beş altı yüzyıl sonra niçin Arapça Farsça dinsel kavram adlarıyla bozulduğunu sorgulama yetkesi vermektedir.
Sayfa 70 - Payel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tevrat'ta ki Lut hikayesi ve Kenan Tanrısı El efsanesinin benzerliği
Gelelim Tevrat'taki Lût hikâyesinin son kısmına: Lût ve ailesi, Sodom ve Gomorra felaketinden kurtulduktan sonra, Lût ve kızları yolda bir mağarada kalıyorlar. Kızlar orada babalarına şarap içirterek onun sülalesini sürdürmek için babalarıyla yatıyorlar. İki kız da gebe kalıp oğullar doğuruyor. Birinin adı Moab. O Moablıların atası oluyor.
Sayfa 118 - Kaynak yayınlarıKitabı okudu
İLBER ORTAYLI ÖNERİYOR: GÖRÜLMESİ GEREKEN 20 ESER Ortaylı, Türkiye'de evvela bu 20 eserin görülmesini öneriyor. Bunlar onun gözünde uğruna seyahat edilecek eserler. 1. Ayasofya (İstanbul; Bizans İmparatorluğu, 6'ncı yüzyıl, Miletoslu [Milet] İsidoros ile Trallesli [Aydın] Anthemios) 2. Süleymaniye Camii (İstanbul; Osmanlı
Sayfa 263Kitabı okudu
IlBER ORTAYLI'YA GORE GÖRÜLMESİ GEREKEN 20 ESER
1. Ayasofya (İstanbul) 2. Süleymaniye Camii (İstanbul; Mimar Sinan) 3. Selimiye Camii (Edirne; Mimar Sinan) 4. Sultan Han (Aksaray) 5. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) 6. Mahmutbey Camii (Kastamonu) 7. Bergama Zeus Altar (Bergama) [19’uncu yüzyıl sonunda Almanya’ya kaçırıldı, bugün Berlin’de Pergamonmuseum’da sergileniyor] 8. Surp Haç Kilisesi (Ahdamar Adası - Van) 9. İshak Paşa Sarayı (Doğubeyazıt - Ağrı) 10. Rüstem Paşa Camii (İstanbul) 11. Kanuni Sultan Süleyman (devrinde Büyükçekmece) Köprüsü (İstanbul) 12. Sokullu (Şehid) Mehmed Paşa Camii (İstanbul ) 13. Selimiye Kışlası (İstanbul) 14. Birgi Çakırağa Konağı (Birgi - Izmir) 15. İbrahim Paşa Sarayı (İstanbul) 16. Alanya Kalesi (Alanya) [Kale, I. Alaeddin Keykubad’ın fethinden sonra yeniden ve: bugünkü haliyle inşa edildi; orijinal hali Helenistik Dönem’e tarihlenmektedir.] 17. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (Ankara) 18. İtalyan Sefarethanesi (İstanbul) [Bugün Maçka Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olarak hizmet vermektedir.) 19. Mihrimah Camii (İstanbul) 20. Gazanfer Ağa Medresesi (İstanbul)
giriş
Kutsal Kitap'ın ilk Türkçe çevirisi, Padişah 4. Mehmet'in baş çevirmeni Ali Bey'in de katkısıyla 1666'larda sonuçlandı. Çeviri basılmak üzere Hollanda'daki Leyden Üniversitesi'ne götürüldü; çeşitli nedenlerle üniversitenin kütüphanesinde 160 yıl bekledikten sonra 19. yüzyıl başlarında bir ekip tarafından gözden geçirildi ve nihayet 1827'de o günün Osmanlı yönetiminin onayıyla Paris'te ilk basım Arapça harflerle yapıldı. Çevirisi 17. yüzyılda yapılan, 19. yüzyılın ilk yarısında basılan bir metnin gerek üslup, gerekse dil açısından Osmanlıca'nın etkisinde olması kaçınılmazdı. Bu nedenle 1928'lerde başlayan Harf Devrimi, ardından gelen dildeki özleştirme çalışmaları, Kutsal Kitap çevirisinin gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır. Bu amaçla metin üzerinde yapılan Türkçeleştirme çalışmaları 1941'de sonuçlanmış ve yeni metin aynı yıl ilk kez Latin harfleriyle basılmıştır.
Reklam
48 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.