kalemi kamera gibi kullanmak; bir çanakkale savaşı günlüğü..
18 mart 1915 deniz savaşı sonrası 25 nisan 1915te başlayan çanakkale kara savaşlarına dair yerli yabancı yazarlar, tarihçiler, araştırmacılar tarafından yazılmış birçok kitap var.
okumuş olduğum bu kitap dışarıdan bakıldığında bunlardan biri gibi görünse de aslında tam olarak böyle değil.
zira 
Kıyamet Koptuğunda adı verilen kitap çanakkale kara savaşında
#okudumbitti Ötüken’ e Yolculuk | Hasip Sarıgöz
Selamlar, en son ne zaman tarih kitabı okudum diye düşündüğüm günlerde bana ilaç gibi gelen o kitapla geldim sizlere. Ötüken’ e Yolculuk ismini görünce aklınıza gelen görüntüleri az çok tahmin edebiliyorum, çünkü bende de aynı yansımalar oldu. Yazarımız yıllardır hayalini kurduğu o yolculuğa yani ana yurdumuz’ a özümüze ekip arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirmiştir. Bu süreçte başından geçen tüm olayları doğal, samimi bir dille aktarmış. Orhun Anıtlarından tutun da Moğolistan’ a kadar bir çok yeri sizlerde gitmiş görmüş kadar oluyorsunuz eser bittiğinde çünkü yarımız hepsini fotoğraflamış, yalnızca fotoğraf değil bi çoğunun videosu da bulunuyor onları da karekodu okutup izliyorsunuz. Beni en çok şaşırtan kısmı ise Ötüken Kasabadında yiyecek bulamayıp koyun satın aldıklarında, alan kişiler müdahale edip kesilmesini istemiyorlar çünkü bizim kesme şeklimiz canizeymiş… Onların doğrusundan bahsetmek istemiyorum çünkü gerçek canilik o bence.
Okurken buram buram Türklüğünüzü hissedebilirsiniz, ben okurken aşırı keyif aldım. O yerleri kendi gözlerimle de görmek istiyorum açıkçası. Yediden yetmişe herkese tavsiye ediyorum
her şeyi önce kalbine, sonra da kafasına koymalı insan.. işte ondan sonrası sadece sağlık, kısmet ve zaman meselesi..
bir yerin adına denildi mi Türk beldesi, gözüm al bayrak arar, kulağım ezan sesi..
Kurdun ensesi neden kalın olur bilir misiniz? kendi işini kendi görür da ondan.
Hasip Sarıgöz
80 syf.
·
Puan vermedi
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferimiz kutlu, egemenliğimiz daim olsun. Çanakkale’yi geçilmez kılan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Çanakkale cephesine gelen tek kadın savaş muhabiri 
Wanda Zembrzuska ’nın yazdığı 14 mektup ortaya çıkmış ve Prof. Dr. Hüseyin Mevsim tarafından tarihimize kazandırılmış.
Wanda Zembrzuska uçaklardan atılan bombalar, yakındaki siperlerden gelen havan mermileri ve gemilerden yollanan uzun menzilli toplara rağmen Çanakkale Cephesini tüm yönleriyle açıklamaya çalışmış. Bir kadının cepheye gidip röportaj yapması da herkes tarafından da garipsenmiş.
Türklerin, esirlere çok iyi davrandığından da bahsetmiş: "Türkler onlara çok iyi bakıyor, misafir muamelesi yapıyor. Savaş alanında karşılaştıkları o nefretten iz bile yok. Türkler esirlerle öğle ve akşam yemeklerini, ekmeklerin ve tütünlerini paylaşıyorlar. Günde iki kere çay veriyorlar."
Esirler de bu duruma çok şaşırmış çünkü onlara Türklerin esirlere işkence ettikleri, kulak, burun ve dillerini kestikleri ve öldürdükleri anlatılıyormuş.
Wanda Zembrzuska , 
Mustafa Kemal Atatürk ile tanışma fırsatı bulmuş. Hanımefendi, Gazi Paşa'dan uzun, düzgün vücutlu, neşeli, yetenekli ve parlak başarılara sahip birisi olarak bahsetmiş. Ayrıca üstlerinin ona değer verdiğini, astlarının da onu sevdiğini ve saydığını söylemiş. Atatürk'ün misafiri de olmuş.
Bu incelememi kitapta belirtilen bir cümleyle: Atatürk'ün, Wanda'ya sözleriyle bitirmek isterim: "Siz bana şans getirdiniz hanımefendi, her şey bitmeden ve İngilizleri denize dökmeden buradan gitmenize izin yok.’'
