Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hıdiv Kasrı, 1907 yılında Mısır'ın son hidivi Abbas Hilmi Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati'ye yaptırılmıştır. Dönemin mimari modasına uygun olarak art nouveau tarzındadır.
Ayşenur

Ayşenur

@Aysenurgkdmr
·
22 Nisan 15:36
Hidiv: Kavalalılara mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867'de verilen resmî unvan.
Reklam
" Zaman yok olunca, yerini zifiri siyah, bir sonsuzluk, kara bir delik alıyormuş." (Kırklareli...) #SabahattinAli#SaygıVeÖzlemle# 1907-194.........
Sayfa 399Kitabı okudu
E. TÜRKİYE’DE KANUNLAŞTIRMA
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamda kanunlaştırma hareketleri Avrupa ile aşağı yukarı aynı zamanda başlamıştır. Biraz sonra göreceğimiz gibi, Osmanlı İmparatorluğu'nda, 1839 Tanzimat Fermanından hemen sonra kanunlaştırma Örnekleri vardır. Bu da Osmanlı’daki gelişmelerle Batıdaki gelişmelerin aşağı yukarı örtüştüğünü gösterir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu kanunlaştırma hareketleri bakımından birçok batı ülkesinin önünde yer alır. Örneğin Osmanlı medenî kanunu niteliğinde olan Mecelle, 1868-1876 yılları arasında kanunlaştırılmıştır. Oysa Alman Medenî Kanunu 1900, İsviçre Medenî Kanunu ise 1907 yılında yürürlüğe girebilmiştir.
Gülistanın gülü hârdır dolu akrep ile mârdır Yediğin giydiğin nardır usanmazsın belasından Erzincanlı Salih Baba (1846-1907)
Reklam
Mustafa Kemal acı ve sert tenkitçi olduğu kadar açık konuşan biriydi. Daha o zaman, 1907'de, arkadaşlarına şu fikrini söylemekten çekinmemiştir: Köhneleşen ve canlılığını kaybeden Osmanlı İmparatorluğu gövdesi üzerine devlet oturtulamaz. Ancak Türk çoğunluğu toprağı üzerine oturtulabilir.
Sayfa 56 - Pozitif
Sunuş Yazısından
Kâzım Karabekir Paşa herkesin hayatından çıkarılacak bir ders olduğunu, bu nedenle gelişmiş toplumlarda olduğu gibi, herkesin hatıratını yazması gerektiğini belirtir. Bu düşünce ile küçüklüğünden kalp krizi sonucu hayata veda ettiği güne kadar yaşadıklarını kaleme almıştır. “Hayatım” isimli bu kitapta, daha Rüştiye sıralarında tutmaya başladığı günlüklerinin 1907 yılına kadar olan kısmını sonradan kitap haline getirmiştir. Bu kitapta okuyucu, Kâzım Karabekir Paşa’nın kişiliğini oluşturan aile geçmişini, çocukluk hikâyelerini, 1907 yılına kadar Osmanlı Devleti’nde olup bitenler karşısında düşündüklerini izleme imkânına kavuşabilmektedir.
240 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
İttihatçılık
İttihat ve Terakki Cemiyetinin kuruluşunda birçok isim zikredilir. Ama burda öne çıkan 8 kişiden bahsedilmiş. Yazar, kısa özgeçmişlerinin yanında cemiyetteki konumları ve sonlarını anlatmış.. Enver dağa çıktığında ailesinden mektupları kendisine Mustafa Kemal getirirmiş.. Mustafa Kemal cemiyete katıldıktan sonra fikirleri nedeniyle pek sevilmeyen
İttihatçılık
İttihatçılıkSüleyman Tekir · Kronik Kitap · 2023136 okunma
Öjeni nedir?
Öjenist hareket gen kuramının gelişiminden güç aldı. William E. Kellicott temel öğretisini 1911 yılında şöyle özetledi: "Bir öjenist için, toplumsal koşulları ve uygulamaları belirlemekte başka hiçbir etmen önemi bakımından ırksal yapısal bütünlük ve ka- raktere yaklaşamaz."31 Öjeni bu yüzden biyolojik belirlenimciliğin bir biçimiydi yani (1) toplumsal yapılara biyolojik yapıla- rın neden olduğu ve bu yüzden bunlarla açıklanması gerektiği- ni, (2) kalıtım yoluyla aktarılan bir dizi sabit özellik olarak anla- şılan "irk"ın toplumsal yapıların dayandığı en önemli biyolojik yapı olduğunu savunuyordu. Bunun anlamı, toplumu iyileştir- menin temel yolunun ırksal olarak “üstün” olanların birbirleriyle çiftleşmesinin desteklenmesi ve “aşağı” türlerin de üremekten alıkonulmasıydı. Bu inanç yapısının 20. yüzyılda meşrulaştırdığı suçlar listesi uzundur, “elverişsiz” olanların kısırlaştırılmaya zor- lanmasından (on iki Amerikan eyaleti 1907 ile 1915 yılları ara- sında kısırlaştırma yasaları koymuşlardır) Nazilerin Avrupa'yı Yahudilerden, Roma ve Sinti ve öteki biyolojik olarak “aşağı” olduğu düşünülen türlerden “temizleme" girişimine kadar uzanır. Bu inanç, toplumsal eşitsizliklerin doğuştan gelen zihinsel fark- lılıkları yansıttığına ilişkin savunulagelen kuram aracılığıyla hâlâ etkisini göstermeye devam etmektedir.
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
1907 yılı haziranında Abdülhamid yönetimine karşı Selanik'te dağa çıkan Enver, şimdi yeniden tek basınadır. Enver Paşa'nın kaçınılmaz yazgısı Rusya'da sonuçlanacaktı. Üç İttihatçı paşanın yazgısı da ortaktı; Talât Paşa Berlin'de, Cemal Paşa da Tiflis'te Ermenilerce öldürülecek, Enver Paşa da giriştiği serüvenden sonra bir Bolşevik birliği ile Pamir Dağı eteklerinde tutuştuğu çatışma sonucunda can verecekti.
Cell culture
Tissue culture began in 1907 with an experiment designed to settle a controversy in neurobiology. The hypothesis under examination was known as the neuronal doctrine, which states that each nerve fiber is the outgrowth of a single nerve cell and not the product of the fusion of many cells. To test this contention, small pieces of spinal cord were placed on clotted tissue fluid in a warm, moist chamber and observed at regular intervals under the microscope. After a day or so, individual nerve cells could be seen extending long, thin filaments (axons) into the clot. Thus, the neuronal doctrine received strong support, and the foundation was laid for the cell-culture revolution.
Sayfa 441
Psikanalitik kuramcılar arasında Carl G. Jung (1875-1961) ve Otto Rank' ın (1884-1939) adları, psikanalizin kurucuları olarak ön sıralarda yer alır. Bu psikanalistlerin, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında cinsel istismara maruz kaldıkları kendi ifadelerinden ortaya konmuştur. Goldwert (1986) yaptığı bir çalışmada, Freud'a yazdıkları mektuplara dayanarak, Jung ve Rank'ın, cinsel istismar anılarını değerlendirmiştir. C. Jung, 28 Ekim 1907 tarihinde Freud'a yazdığı bir mek­tupta, kimliğini hiçbir zaman açıklamadığı bir kimsenin cinsel saldırısına maruz kaldığını şu satırlarla itiraf etmiştir: "... ve ben bunu kendimle yaptığım bir mücadele sonunda itiraf ediyorum. Bir insan ve bir araştırmacı olarak sana sınırsız bir hayranlık duyuyorum ve bilinçli bir düşmanlık beslemiyorum. Sana karşı olan büyük saygım, yadsınamaz erotik yanı nedeniy­le dinsel baskı gibi bir şey. Bu hoş olmayan duygu, büyük saygı duyduğum bir adamın çocuk iken cinsel saldırısına uğramış ol­mamdan kaynaklanmaktadır. "
Fransız Cizvit rahibi, coğrafyacı ve fotoğrafçı Pere Guillaume de Jerphanion, 1907 yılında Anadolu’nun sarp kırsalında at sırtında çıktığı yolculukta kendini koniler, kuleler ve sivri kayalarla kaplı, inişli çıkışlı vadilerin ortasında buldu. Rahibin, çevresindeki güzellikleri büyük bir hayranlıkla izlediği bu yer Kapadokya’ydı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.