Savaş sırasında Osmanlı askeri olarak Müslümanlarla birlikte cephede Ruslara karşı savaşan az sayıda Ermeni de olmuştur, ama Ermenilerin çoğunluğu cephede düşmanla birlikte Osmanlı askerlerine karşı savaşmış, cephe gerisinde olanlar da kadın, çocuk, yaşlı demeden Türk olan, Müslüman olan herkese karşı katliama girişmişler ve içinde yaşadıkları ülkeyi parçalayarak bağımsız bir devlet kurmak çabasına düşmüşlerdir. 1914 yılı ortalarından başlayarak Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu bölgesindeki yerleşim yerlerinde kurulan gizli Ermeni çetelerine silâh ve cephane dağıtılmıştır. Savaşın başlamasından hemen sonra da Ermeniler Van şehri bölgesinde ayaklanmışlar, çevredeki Müslümanları katlederek o bölgede bağımsızlıklarını ilân etmişlerdir.
Sayfa 4 - Ermeni Meselesinin Ortaya ÇıkışıKitabı okuyor
Savaş sırasında Osmanlı askeri olarak Müslümanlarla birlikte cephede Ruslara karşı savaşan az sayıda Ermeni de olmuştur, ama Ermenilerin çoğunluğu cephede düşmanla birlikte OsmanlI askerlerine karşı savaşmış, cephe gerisinde olanlar da kadın, çocuk, yaşlı demeden Türk olan, Müslüman olan herkese karşı katliama girişmişler ve içinde yaşadıkları ülkeyi parçalayarak bağımsız bir devlet kurmak çabasına düşmüşlerdir. 1914 yılı ortaların dan başlayarak Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu bölgesindeki yerleşim yerlerinde kurulan gizli Ermeni çetelerine silâh ve cephane dağıtılmıştır. Savaşın başlamasından hemen sonra da Ermeniler Van şehri bölgesinde ayaklanmışlar, çevredeki Müslümanları katlederek o bölgede bağımsızlıklarını ilân etmişlerdir.
@Türk edebiyatında kasaba gerçeklerini yansıtan başarılı romanlardan biridir.
@Olaylar ege bölgesinde (Nazilli,Edremit)1903 -1914 yılları arasında geçmektedir.
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173.7k okunma
2 ay - 3 ülke - 5 şehirde okuduğum kitap oldu.
Bosna Hersek’te doğup büyümüş ve kendisini Yugoslav (Yugoslav Dışişleri Bakanlığında çalışan) olarak tanımlayan yazar bu eserini İkinci Dünya Savaşı yıllarında yazdı(1942 Temmuz - 1943 Aralık). 1945 yılında yayınlandı.
Yazar gençliğininin bir bölümünü dul annesiyle birlikte Vişegrad’da Drina ırmağına yakın bir kasabada geçirdi.
Köprüyü civarda bulunan Sokoloviç köyünde doğup 10lu yaşlarında İstanbul’a götürülen devşirme Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa yaptırmıştır. Köprüyü Mimar Rade 5 yılda tamamlamıştır.
Kitap bir köprünün etrafında geçen 350 yıllık hikayeler bütünü. Türkler-Sırplar-Museviler sonrasında Avusturyalılar ile birden çok medeniyete geçitlik yapmış bir köprünün önce kurulmasına engel olunmaya çalışılması sonrasında vazgeçilmez bir sembol oluşu ve maalesef kötü giden 1914 yılındaki Birinci Dünya Savaşıyla birlikte iki topçu ateşi arasında kalarak kısmi yıkımı ve Ali Hoca’nın ölümüyle bitiyor.
Balkanlar’ı merakımdan ve Nobel ödüllü olmasından dolayı okuduğum bir kitaptı. Hem yerinde okudum hem merakımı giderdi hem de şaşırtıcı bilgiler edinmiş oldum.
Mustafa Kemal imparatorluk sarayının kadınları arasında yakışıklılığıyla ün salmıştı. Adından Sarıgül diye söz edilirdi. Evlenseydi 1914 yılında Bir Osmanlı prensesi ile evlenen Enver Paşa ile aynı statüye yükselebilirdi. Ama bunu yapmadı...
1914 Savaşı başladı. Yaşamış olanlar için, o hep Büyük Savaş olarak kalacaktı. Ama biz ne siper, ne can kaybı, ne de iperit gazı bilmişiz. Çatışmalardan çok, kıtlıktan ve salgın hastalıklardan çekmişiz.
Dünya harbe giriyordu ve nihayet harbin kucağına sürüklendi. Şu kanlı, karanlık ve neler getireceğini önceden hiç kimsenin kestiremediği Birinci Dünya Harbine(1914-1918). Osmanlı Devleti de bu harbin çukuruna gözü kapalı sürüklendi ve o çukurda boğularak öldü(29 ekim 1914 - 31 ekim 1918).
Nefret ve buradan kaynaklanan şiddet karşısında gözlerimizi kapamanın bir yolu da, nefret ve şiddeti toplumumuzun alt tabakasına, aşağı insanlarına, ilkellerine ait bir ifade biçimi olarak görmektir. Doğru; alt tabaka kendi nefret ve şiddeti karşısında dürüsttür, biz üst tabakadakiler ise aynı dürüstlüğü göstermez. Böylece kendi kendimizi tanımak zorunda kalmayız; "kültür"ümüzün, üniversite eğitiminin, yüksek değerlere düşkünlüğümüzün ardına saklanırız. Freud, alt tabakanın kendini ifade ediş biçimlerinin üst tabaka tarafından yargılanmasını, bununla bağlantılı olarak, kendi şiddet eğilimini görmezden gelmeyi Michelangelo'nun Musa'sı üzerine ele aldığı tartışmasında tarif eder (1914): "Sevimsiz Corso Cavour'dan tenha Piazza'ya çıkan dik merdivenleri ne kadar çok tırmandım ve kahramanın (Musa) bakışlarındaki öfkeli aşağılamayı ne kadar çok inceledim! Bazen içerisinin yarı karanlığından dışarıya çıkarken sanki ben de o bakışların yöneldiği ayak takımından -hiçbir görüşe bağlanamayan, ne inancı ne de sabrı olan ve yanılsamalarının yarattığı idollere tekrar kavuştuğunda sevinen ayak takımından- biriymişim gibi temkinli davrandım."
İncelememe kitabında başında yer alan Kuran ayeti Bakara Suresi 154. ayet ile başlamak istiyorum "Allah yolunda öldürülenlere sakın "ölüler" demeyin. Çünkü onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz." Bu ayeti çok sevmemin sebebi ise aziz vatanımız uğruna can veren kahraman şehitlerimize atfedilmiş olmasıdır. Kitabın konu
#Okudum
#KitapYorum
#YunusBalı
#ÇelikKalkanlarveAltınBağlar
#KanonYayınları
#Tarih
#143Sayfa
#Kitabaaşıkokumayasevdalı
Merhaba arkadaşlar,
Bugün sizlere Kanon Yayınları'ndan çıkan, Yunus Balı'ya ait "Çelik Kalkanlar ve Altın Bağlar" isimli tarih kitabını tanıtmaya çalışacağım. Alman İmparatorluğu'nun, Osmanlı
TÜRKLERLE OMUZ OMUZA:HANS GUHR
1914-1918 yılları arasındaki büyük savaş, aslında Osmanlı devletinin paylaşımı savaşıydı. Osmanlı yöneticilerinin yani İttihatçıların çok fazla seçenekleri yoktu. Tek seçenek Almanya ile birlik olmaktı. Çünkü İngiltere Osmanlı'nın yaptığı ittifak önerisini kabul etmemişti. Almanya, son anda 400 kadar krallık,
...Osmanlı hükümeti, 21 Temmuz 1914' te seferberlik ilan etmişti. Bu kanun ancak 31 Ekim 1923' te, yani Cumhuriyetin ilanının ikinci günü ve 365 sayılı kanunla kaldırılmıştı. Yani tam 10 yıl süren seferberlik! Evet Türk milletinin kaderi buydu ve kaldı ki, önce de memleket zaten ve fiilen seferberdi. Eski vekillerden Hilmi Uran' ın anılarında naklettiği ve vaktiyle kaymakamlık yaptığı Ege bölgesinde rastladığı bir köylüyle arasında geçen şu konuşma ne kadar düşündürücüdür: "- Hemşerim sen ne iş yaparsın?" "- Esaslı bir isim yoktur bey, ikide bir askere gel derler, gider gelirim..." Evet, Türklerin bütün yakın tarihinin hikayesi bi iki cümlede toplanır. İkide bir askere gel derler ve Türkler giderdi. Hem de yalnız Türk soyundan olanlar...