Kamu borcu nasıl kapanır
Amerika'da hiçbir zaman geniş kapsamlı bir devletleştirme politikası uygulanmamıştır. Yine de, 1930-1940 yıllarından itibaren, özellikle altyapıda büyük kamu yatırımları başlatılmıştır. Enflasyon ve büyüme, nihayetinde kamu borcunu 1950-1960 yıllarında mütevazı bir seviyeye çekmiş, bu sayede 1970 yılındaki kamu serveti de net olarak artıya geçmiştir
Tufan Hızlı kentsel büyümenin önündeki kurumsal engeller, sömürge yö- netimlerinin Afrika ve Asya'da isyanları bastırmak için aldıkları önlemler ve ulusal bağımsızlık hareketleri ile Latin Amerika'daki diktatörlüklerin ve yavaş büyüyen rejimlerin alaşağı edilmesi gibi pa- radoksal kombinasyonlarca yok edilmişti. Acımasız ve karşı konul- maz güçlerce kentlere doğru sürüklenen yoksullar "kentte yaşama hak"larını büyük bir şevkle ortaya koymuştu, bu hak kentin uç böl- gesinde bir barakaya sahip olmak anlamına gelse bile. 1950'ler ile 1960'larda iç savaş ve isyanları bastırmak için düzenlenen harekât- lar, enformel kentleşmenin oluşumunda kuraklık ve borçtan daha etkili olmuştu. Mike Davis
Sayfa 76 - Metis yayınları, çeviri: Gürol Koca, Ekim 2020Kitabı okudu
Reklam
Musa Anter
Türkiye'de Kürtçenin yeniden yazılmaya başlanması, ancak 1960'ların başında mümkün olabildi. Kuşkusuz bin bir güçlük ve zorlukla. Bu konuda bundan bir kaç yıl önce Diyarbakır'da pusuya düşürülerek, bir gece, karanlık bir sokakta katledilen Kürt yazar ve gazetecisi Musa Anter'in 1962 yılında yayınladığı kımıl isimli kitabı öğreticidir. Yazar, bu kitabında o dönem Diyarbakır'da yayınlanmakta olan İLERİ YURT isimli gazete de, 1959 yılında yazdığı makaleleri toplamış. Makaleler Türkçe yazılmış. Bunlardan birinin adı da kımıl'dır. Bu makalede, bir halk türküsünden bir kaç dize de Kürtçe olarak yer almaktadır. Söz konusu bu dizeler, makale yayınladığında tüm Türkiye'yi ayağa kaldırır. Büyük gazeteler konuyla ilgili yazılar yazarlar, devlet hemen konuyla ilgilenir. Bir Halk türküsü de olsa birkaç dize de olsa Kürtçenin yazılmasına müsade edilmez. Anter ve gazetenin sorumlusu avukat Canip yılmaz hakkında hemen dava açılır. Anter tutuklanarak hücreye konur.
Rauf Orbay
Lise yıllarımın sonuna doğru, bana bir Kur’an-ı Kerim ve Muhammed İkbal’in bir kitabını hediye etmişti. Karmakarışık cahil kafamla dayımın “gerici” olduğunu da yaymışlardı ya; gerici dayım bana Kur’an verdi deyip, Kur’an-ı Kerim’i bir kenara kaldırıp gözden kaybediyorum; kapağını açıp bakmıyorum bile... Maalesef… Bir tarafta babamın liberal fikirleri; bir tarafta yeni tanıştığım çevredeki toplumcu gençlerin ateşli fikirleri var. İki arada bir deredeyim. 1960 İhtilali sırasında sokaklara çıkıp yürüyoruz, uydum kalabalığa…
Kant’a göre dinsiz ve tanrısız ahlakın olup olamayacağı görüşü:
Ahlak; sadece özgür olduğu için kendisini kendi aklıyla mutlak yasalara bağlayan, özgür bir vekil olarak insan anlayışına dayandığına göre, sorumluluğunu kavramak için kendi üzerinde bir Varlığın yetkisine ya da sorumluluğunu yerine getirmek için kuralın kendisinden başka bir motivasyona ihtiyaç duymaz... böylece, kendisi için ahlakın, (nesnel olarak motivasyon ya da öznel olarak harekete geçme yetisi için) bir din olgusuna pek de ihtiyacı yoktur, uygulamada salt akıl kendisine yetebilir (Kant 1960:3).
Kant’ın incil ve tanrı görüşü
Kant’ın bilgiye bakışından çok, Tanrı’nın geleneksel kanıtlarını reddetmesine, etik değerlendirmesine ve Hristiyanlığa biçtiği değere değineceğiz. Kendisinden önceki Aydınlanma filozofları gibi, İncil’e bağlı olmayan, vahiyden çok akılcılığa dayanan bir öğretiyi savunması nedeniyle Prusya Kralı Frederick William tarafından Kant’ın dinsel konular üzerinde daha fazla öğretmesi ya da yazması yasaklandı. Kant, kralın ölümüne kadar bu buyruğa boyun eğdi, sonrasında ise Yalnızca Akılla Sınırlandırılan Din (“Religion within the Limits of Reason Alone”) (1793) adlı eserini yazdı. Kitabın başlığından da anlaşıldığı gibi Kant Hristiyanlığı vahyinin, Allah’ın Oğlu olan İsa Mesih’in beden alarak dünyaya gelmesinin, Hristiyan lütuf ve kurtuluş öğretisinin ve insan ile ilgilenen doğaüstü bir Tanrı inancının dışında tutmayı amaçladı. Bunun yerine ‘kendi kendine yetme’ öğretisini öne sürdü: Gerçek din Tanrı’nın kurtuluşumuz için ne yaptığının değil, ama buna layık olmak için ne yapmamız gerektiğinin üzerinde düşünmekten ibarettir... ve bunun gerekliliğinden Kutsal Kitap’la ilgili herhangi bir şey okumadan her insan emin olabilir (Kant 1960:123). İnsanın kendisi her durumda ahlaki açıdan neyin iyi ya da kötü olduğunu, olması gerekenleri anlayabilir ya da anlamalıdır (Kant 1960:40).
Reklam
1960'ların en önemli rock topluluğu olan Beatles, hepsi Liverpool'lu işçi ailelerine mensup dört isimden oluşuyordu: Paul McCartney, John Lennon, George Harrison ve Ringo Starr. Başlangıçta ekipte sadece McCartney ve John Lennon vardi. Sonradan diğer isimler katıldı. 1960'larda fırtına gibi estiler.1964'te Beatlemania denilen bir havanın oluşmasına sebep oldular ve büyük bir hayran kitlesi kazandılar. Albümleri milyonlar sattı. Kraliçe II. Elizabeth tarafından nişanla ödüllendirilen grup Üyeleri uzun saçları, holüsinojen madde kullanmaları ile de uzun tartışmalara yol açtılar.
Kongo, Belçika'nın seksen katı büyüklüğünde bir bölgeydi. On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğine doğru kaşif Henry Morton Stanley burada fildişi, kauçuk ağacı ve palmiye yağı olduğunu keşfetmişti. Belçika kralı II. Leopold'u bölgeye yatırım yapma konusunda ikna etmekte zorlanmadı. Leopold kendi kişisel girişimi olarak Kongo'yu kontrolü altına aldı. Kısa süre içinde Leopold'un adamlanınca uygulanan insanlık dışı yöntemler Avrupa'da tepki çekti. II. Leopold biraz da bu tepkiyi azaltmak için Kongo'ya yatırım yaptı. Karayolları, köprüler, limanlar ve yeni şehirler inşa etti. Kongo'dan büyük bir servet elde eden kral, yaptığı yatırımlar sebebiyle ciddi bir borç batağına girdi. Ülkesinden Kongo'daki yatırımlanını kefil göstererek borç aldı. 1908'de Belçika parlamentosu Kongo'yu kraldan resmen devraldı. 1960'ta bağımsızlığını elde edene kadar Kongo bir Belçika sömürgesi olmaya devam etti.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.