Ben anladım seni yorma kendini
Rainer Maria Rilke genç bir şaire mektup yazıyordu: "Diyelim bir tutukevindesiniz de duvarlar dış dünyanın seslerinden hiçbirini içeri koyvermiyor, duygularınız tarafından algılanmasını önlüyor bunların. Böyle bir durumda bile çocukluğunuz, bu harikulade, bu krallara yaraşır zenginlik, bu anımsamaların hazinesi hâlâ sizin içinizde değil midir? Dikkatinizi bu hazineye yöneltiniz. Bu uzak geçmişe gömülmüş heyecanları çekip çıkarınız gün ışığına; böylelikle kişiliğiniz sağlamlaşacak, yalnızlığınız açılıp yayılarak loş bir eve dönüşecek ve başkalarının gürültüsü bu evin uzağından geçip gidecektir...". Müzisyen, yazar ya da ressam değilseniz yalnız geçirdiğiniz zamanı renklendirmek için paranızı sayabilirsiniz. Meteliksizseniz saç tellerinizi sayın...
Sayfa 117Kitabı okudu
Ancak ne kadar azdı bütün bunlar!
Yazdıklarımın konusu sendin, öyle ya, senin göğsüne yaslanıp yakınamayacaklarımdan yakınıyordum orada yalnızca. Kasıtlı olarak uzatılmış bir vedaydı bu sana, gerçi senin tarafından zorla yaratılsa da, benim belirlediğim yönde gelişiyordu..
Reklam
özgür değildim ya da en iyi koşullarda henüz özgür değildim
"Komodinin üstüne bırak!" (Bir kitap geldiğinde çoğunlukla iskambil oynuyor olurdun), ama bunlar olurken özünde kendimi iyi hissederdim, sırf isyan eden hainliğimden, sırf ilişkimizle ilgili algımın yeni bir kanıtına duyduğum sevinçten değil, o sözler kulağıma kendiliğinden, "Artık özgürsün!" gibi geldiği için böyleydi. Bu yanlış bir algıydı kuşkusuz, özgür değildim ya da en iyi koşullarda henüz özgür değildim…
Ahh Poyraz Karayel
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım.
Sayfa 383 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Yazdıklarımın konusu sendin, öyle ya, senin göğsüne yaslanıp yakınamayacaklarımdan yakınıyordum orada yalnızca
...yaşlanmanın ya da yaş almanın herkese nasip olmayan müthiş bir ayrıcalık olduğudur.
Reklam
Mükemmellik yok. Sonsuz mutluluk yok. İyi ya da kötü yok. Doğru ya da yanlış yok. Yaşamak var sadece. Yaşamak... Hayatın hakkını vermek... Bir de sevmek. Sevebilmek... Bu bir yetenektir işte.
Babama mektup
Galiba biz babacığım, birbirimizi hep böyle anlamadan sevdik. Aslında yazdıklarım senin deyiminle "uydurma" şeylerdi; annemin seyrederken ağladığı filmler ya da okurken duygulandığı romanlar gibi " hepsi uydurma". ... İşte öyle babacığım, bazen gerçeklik buhranlarına kapılıyorum.
Sayfa 174
Öyle ya da böyle bir şeylerden mutlu olurdum, heyecan duyardım ve eve gelip sana anlatırdım; sense alayıcı bir şekilde iç geçirerek, başını şöyle bir sallar, parmağını pıt pıt masaya vurarak "Tüm telaşının nedeni bu muydu? ya da "Ne işe yarayacaksa!" gibi şeyler söylerdin.
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.