Beyzanur MEŞE

Beyzanur MEŞE
@1tuhaf__okuyucu
okuyorum
İnönü Üniversitesi
Malatya
114 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
256 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Eğen insan yalnızca ''sahip olduğu'' şeylerden ibaretse, onları yitirdiğinde, kendini de yitirecek, kim olduğunu bilemeyecektir. Böylece yaşamı yanlış kurmanın sonucunda ortaya yenilmiş, moralsiz, yıkık ve acınacak bir insan çıkar. ''Olmak'' kavramında ise sahip olunan şeylerin kaybedileceğinden doğan endişe ve korku yoktur. Olduğum gibiysem ve kişiliğim ''olmak'' tarafından belirleniyorsa kimse benden bunu alamaz ve kişiliğimin yıkılması tehlikesi de doğmaz. Odak noktamı ve davranışlarımı yönlendiren güdüleri, kendi içimde bulurum.
Sahip Olmak ya da Olmak
Sahip Olmak ya da OlmakErich Fromm · Say Yayınları · 20153,554 okunma
Reklam
128 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Herkese iyi akşamlar Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, Monte Carlo'da bir gece, intiharın eşiğindeki başarısız bir diplomatla karşılaşan kadının toplamdaki bir gününü anlatır. Bir Kadının daha önce hiç tanımadığı bir erkek uğruna tüm hayatını, onurunu hiçe sayıp '' onun için sokaklarda dilenirdim'' diyebilecek kadar aşkı doruklarında yaşamasının yanı sıra aynı adamın ölüm haberini aldığında' 'hiç etkilenmedim, mutlu bile oldum, çünkü onunla yeniden karşılaşma korkum sonsuza dek yok olmuştu'' diyecek kadar pişmanlık, nefret ve hayal kırıklığıyla sarmalanması sanmıyorum ki daha iyi anlatılabilsin. Bana göre ana düşünce: İnsan, nefsinin sınırlarını keşfetmeden '' asla yapmam '' dememeli. Zira bu ihtiraslı sözler, bazen ruhumun derinliklerinden gelen '' yapabilirim '' çığlığı da olabilir. Ve insan gerçeğinden, korkularından, dürtülerinden, en ilkel davranışlarından tutun da etik ve ahlaki değerlere maruz kalarak sınırlandırılan bir dizi davranışa kadar bunlardan kaçamayabilir. Gerçekten okumanızı çok isterim. Zweig, olağanüstü gözlem yeteneği ve güçlü cümleleri ile bir kadının kalbinin derinliklerine inerek, aşk ve tutku kavramlarını yeniden sorgulatıyor. Şimdiden keyifli okumalar
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Bir Yüreğin Ölümü
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat - Bir Yüreğin ÖlümüStefan Zweig · Can Yayınları · 20166 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
26 saatte okudu
Bir kitap nasıl bu kadar acıklı olabilir? Bir insan hüznü nasıl bu kadar hissettirilebilir? Fyodor Dostoyevski'nin ilk romanı olan İnsancıklar dönemin diğer yazarları tarafından '' yeni Gogol doğuyor '' şeklinde karşılanmıştır. Oldukça sade bir dilin kullanıldığı roman, fakir bir devlet memuru olan Makan ile uzaktan akrabası olan Varvara ile arasındaki duygusal ilişkileri konu alan mektuplardan oluşmaktadır. O mektuplar, o kadar etkin bir dil kullanılarak yazılmış ki, okurken hissettiklerimi şu anda yazıya dökmekte zorlanıyorum. Toplumun ezilen kısmında kalan bu iki kişi fakirlikle, hastalıkla mücadele ederken teselliyi birbirlerinde arıyor. Beklentisiz bir sevgi duyuyorlar birbirlerine çünkü sahip oldukları tek şey bu. Özellikle yoksulluğun insanı ne kadar zor bir duruma soktuğunu ve bu durumun kişide bıraktığı derin utanç ve hüzün çok güzel bir şekilde anlatılmış. Fedakarlık, almadan vermek, verebilmek demektir. Kaçınız almadan verebilirsiniz? Üsttelik verecek bir şeyiniz kalmamışsa bile. Aşk denen illet size neler yaptırır bir bilseniz..
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Akvaryum Yayınevi · 201362,8bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
128 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
33 saatte okudu
Diken Ucu, Haldun Taner Öykü Ödülünü almış, on dört öyküde oluşan bir kitap. Öykülerdeki karakterler duygu durumu olarak birbirine çok benzediği için bazen önceki öykünün devamı gibi hissettirdi. Öykü seviyorsanız, sade cümlelerden hoşlanıyorsanız, bir de karakterlerin iç konuşmaları olsun diyorsanız kitabı okumanızı tavsiye ederim. Hayran oldum diyemesem de okurken akıp gitti ve hoş bir tat bıraktı. En çok hoşuma giden öyküler ise '' Dolabın Kapağı'' ve ''Canberra Gemisi'' oldu.
Diken Ucu
Diken UcuBehçet Çelik · Can Yayınları · 2010121 okunma
377 syf.
8/10 puan verdi
Herkese iyi akşamlar Sartre doğaçlama bilincin adıdır, kelimelere anlam verir. Varoluşçu yaklaşımı ile hiçliği baltalayan, hümanizmi bağlayan bir dili vardır. Varoluş Felsefesini, Sartre'yi, onun Bulantısını, reddettiği ödülü üzerine konuşmaya başlasak günlerce sürebilir. Ama bazı önemli etkin anlar vardır değerlidir. Fazla söz ile anlatılmaz. Bulantı böyle yetkin anların ürünü işte. Bir ruhsal bulantı... Delilikten bir önceki hal adeta... '' Yazmak da olmasa ne yapacakmış Sartre? '' diye düşündüm. Okurken o depresif ruh halini ve karamsar, kasvetli havayı öyle hissediyorsunuz ki yazmak da olmasa nasıl rahatlatacakmış kendini... Yer yer çok derin felsefi ve ruhsal analizler var. Ama bir olay akışı yok. Gözlemlediği anlık durum ve kişileri hatta sokakları, evleri, kapıları, iç dünyası ile harmanlayıp anlatıyor. Kitap bittiğinde ise artık ben de değişen bir şeyin bana ait olmadığını keşfettim. Yeni bir ben... Benim hayalini kurduğumdan çok farklı bir ben oldu..
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Altın Kitaplar Yayınevi · 197323,1bin okunma
Reklam