1. Düşünmeye vakit ayır; düşünme güç için kaynaktır.
2. Eğlenceye vakit ayır; eğlence gençliğin sırrıdır.
3. Okumaya vakit ayır; okuma bilginin pınarıdır.
4. Duaya vakit ayır; dua güçsüz anlarda direnmenin desteğidir.
5. Sevmeye vakit ayır; sevme yaşamı tatlı kılan şeydir.
6. Anlaşmaya vakit ayır; o bilgeliğe açılan kapıdır.
7. Gülmeye vakit ayır; gülme ruhun müziğidir.
8. Vermeye vakit ayır; verme günün aydınlığıdır.
9. İşini yapmaya vakit ayır; o var olmanın anlamıdır.
10. Teşekküre vakit ayır; teşekkür yaşam pastasının kremasıdır.
Okumaya vakit ayır. Çünkü hangi bilginin bakış açımızı değiştireceğini ve bizleri nerelere getireceğini bilemeyiz
1. Anlaşma; "Sözcükleri özenle seç."
"Söz saf büyüdür." Kullandığınız sözcüklerde kusursuz olun, sözcükler zihninizde sevgi tohumları için verimli ortam oluşmasını sağlayacaktır.
2. Anlaşma; "Hiç Bir Şeyi Kişisel Algılama."
İnsanları, kişisel algılamadan gerçekte oldukları gibi görebilmeyi başardığımızda, asla onların söylediği ya da yaptığı şeylerden incinmeyiz.
3. Anlaşma; "Varsayımda Bulunma."
Varsayımsız bir iletişim açık ve nettir, duygusal zehirden arınmıştır, özenli bir iletişimdir.
4. Anlaşma; "Daima Yapabildiğinin En İyisini Yap."
Yapabildiginizin en iyisini yapmakla, yaşamı dolu dolu ve yoğun yaşarsınız. Üretken ve kendinize karşı iyi olursunuz.
Gerçekçiliğin kısa bir tanımını yapmak güç, ama en önemli özelliklerini şöyle belirtebiliriz belki:
1. Konu olarak çağdaş toplumun her günkü alelâde yaşamı işleniyordu. Romantiklerin günlük gerçeklerden uzakidealleştirilmiş konularının aksine, gerçekçi bir yazar, çağdaş toplumu konu ediniyordu kendisine ve bunu elindengeldiğince kendi gözlemlerine dayanarak yansıtıyordu. Masalvari olan, uzak diyarların çekiciliğinden medet uman, allegoriye, sembolizme başvuran bir akım değildi bu.
2. Eğer yazar gerçekliği yansıtacaksa bunu bütün yönleriyle yansıtmalıdır, bir kısmına gözünü kapamak olmaz; anlatılması yakışık almaz sayılan çirkin, iğrenç ve ayıp addedilen şeyler de sanata sokulabilmelidir.
3. On dokuzuncu yüzyıl gerçekçilerinin gözünde 'gerçeklik' denen şeyin bir özelliği de, o devrin bilim görüşündenalınmıştı: Fizik dünyasında bir determinizm olduğu gibi insanlar dünyasında da her şeyin bir nedeni vardırbunlarıbilmek toplumsal yasaları bilmek demektir. Olaylar rastlantılarla, mucizelerle açıklanamaz; psikolojik ve sosyal kanunlarla açıklanabilir.
4. Böyle bir gerçekliği yansıtacak olan yazarın tutumununda laboratuvarda deney yapan bir bilim adamınınki kadartarafsız olması gerekmez mi? Topluma bakan yazardan beklenen şey, gözlemlerinin sonucunu olduğu gibi anlatmaktır.Gercek durumu bütün çıplaklığı ile okuyucunun gözününönüne sermeli yazar. Zola ve Flaubert'in de üzerinde israrla durduğu bu tarafsızlık, gerçekçi romanda yöntem anlavışının önemli bir öğesidir. Olaylara dışarıdan bakarak onları olduğu gibi yansıtacak yazarın kendi görüşlerine yer voktur eserde.
Neofit erkek kanıyla kuvvetlendirilmelidir çünkü o âna kadar sahip olduğu kan annesininkiydi. Bu son örnekte dayanışmalı ama ayrı iki düşünceyle karşı karşıyayız: 1. Fetüs anne kanından beslendiği için çocukta sadece dişi kanı vardır; 2. Dolayısıyla, artık onu tamamen anneden ayıran inisiyasyon ona erkek kanı sağlamalıdır.
Platon'un edebiyata itirazlarını özetlemek istersek bunların başlıca iki yönden yapıldığını söyliyebiliriz: 1) Bilgi yötenünden. 2) Ahlâk yönünden. Bilgisel yönden itirazımele dayanıyor:
a) Şair, bizi, asıl gerçekliği teşkil eden idealardan uzaklaştırır.
b) Şairin yetkiyle konuşacağı hiçbir konu yoktur.
Ahlak yönünden olan itirazları da üç temele dayanıyor:
a) Eserlerde gençlere fena örnek olacak parçalar var.
b) Tragedyalarda ve destanlarda kötü kişileri taklit ederek temsil etme fena etkiler bırakır.
c) Edebiyat, dizginlememiz gereken duygusal yanımızı coşturur.
Bazı şeyler...
... Zamanı geldiğinde öğrenilir.
Eğer bu zamanı kaçırdıysan...
... Belki de hiç öğrenmemek daha iyidir.
En azından...
... Bir kez daha zamanı gelene kadar.