Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Babalar günü ne zamandan beri kutlanıyor? Anneler Günü’nün yanında Babalar Günü biraz sönük kalır, çoğu zaman unutulur. Zaten babalar da bu tip günlere pek önem vermezler. Aslında Babalar Günü’nün de başlangıç tarihi Anneler Günü kadar eskidir. Ondan sadece iki sene sonra, 19 Haziran 1910’da ABD’de Washington’da başlatılmıştır. Sonora Smart
Sayfa 19 - AykırıKitabı okuyor
Hirosima ve Nagazaki
Ikinci Dunya Savasi'nin hemen arefesinde, 2 Agustos 1939'da Alman asilli Amerikali bilim adami Albert Enistein, Amerikan Baskani Franklin Roosvelt'e bir mektup yazarak Nazi Almanya'sinin atom bombasini yapiminda kullanilabilecek Uranyum 235'i saflastirmaya calistigi uyarisinda bulundu. Amerika buna kayitsiz kalamazdi ve
Reklam
Türkiye Cumhuriyeti devleti, 1945'e dek irtica ve bölücükle savaşımda ödünsüz dav­ranmış, 1945'te, 2. Dünya Savaşı'nın bitimiyle ortaya çıkan ye­ni güçler dengesinde ya savaştan çok güçlü çıkan ve yayılmacı bir çizgi izleyen Sovyetler Birliği'nin uydusu olmak ya da Amerika'nın güdümüne girmek gibi bir ikilemle karşı karşıya kalmıştır.
Sayfa 220Kitabı okudu
Tanrı'yı reddetmek Batılı insanı amaç boşluğuna düşürdü. Bu nihilizmdi. "Yaşamın anlamsız" olduğu düşünülen ilk Nihilizm Döne- mi'nin ardından, "karşıdakinin yaşamasının anlamsızlığının" düşünüleceği nihilizmin yıkıcı 2.dönemi gelecek. Bu dönem, korkunç bir boğuşma ile neticelenecek. -Nietzsche taraftarları bu dönemin II. Dünya Savaşı'nda gerçekleştiğinidüşünüyor. Bu aşamadan sonra, Batı'nın hala dünyanın pat- ronu olmaya devam edebilmesi için Tanrı'yı ve O'na karşı sorumluluklarını reddetmesi yetmez: Bundan sonra Tan- rıdan geriye kalan hayaletin/hortlağın (yani ahlakın-AHÇ) da yok edilmesi gerekir.
Sayfa 38
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
ATSIZ’IN HİKÂYELERİ: Hikâye, Atsız'ın sanatında en az yer bulan bölümdür. Ömrü boyunca sadece beş hikâye yazmıştır. Onların da dördünü 1931 yılında yayımlamıştır. 1941'de yazdığı beşinci hikâye ise Bozkurt dergisinin Temmuz 1941 tarihli 11. sayısında yayımlanmış, fakat bu sayıda dergi kapatılmıştır. Beşinci hikâye ancak 1966 yılında
Reklam
Enstitüler'de
"Ama biz cebimizde kitap taşıdığımız için suçlanırken, Amerika, 2. Dünya Savaşı'nda kurduğu, Savaş Durumunda Kitap Konseyi kurumu aracılığıyla askerlerin ceplerine sığacak küçüklükte bastırdığı 123 milyon adet cep kitabını askerlerine dağıttığı için bütün dünya tarafından alkışlandı. Gel de hazmet. Oysa biz de cebe göre kitap basacak paramız olmadığı için kitaba göre cep dikmiştik. Elin askeri cebe göre kitap basınca medeniyet oldu, biz kitaba göre cep dikince ihanet ..
Atatürk'ün cenaze töreni için ayrılan meblağa dair..
Cumhuriyet gazetesinin aktardığına göre, 15 Kasım 1938'de, TBMM'de yapılan dört saatlik müzakerelerin ardından, cenaze masrafları için 500.000 liralık bir ödenek ayrılması kararlaştırılmıştı. Bu para sadece 15 yıl önce vermiş olduğu kendi Kurtuluş Savaşı'nın iktisadi yaralarını iyileştirmeye uğraşan genç Türkiye Cumhuriyeti için
Osmanlıların Birinci Dünya Savaşı'na girip girmemeleri meselesi hâlâ tartışılan konular arasındadır. Çünkü bu savaşa girmeyi gereksiz bulanlar olduğu gibi Almanlar safında savaşa girmeyi büsbütün hatalı sayanlar da vardır. Fakat o devre ait belgeler, henüz tamamen bilinmediğine göre varılmış olan çeşitli kanı ve yargıların yanlış olma ihtimali de akla gelebilir. Bununla beraber, 1914 yılından önceki Osmanlı İmparatorluğu haritasına göz atanlar, Birinci Dünya Savaşı sonunda kaybedilen büyük toprak parçalarını görünce Türkleri bu savaşa sokanları suçsuz sayamaz ve bu sebeple de onları affedemez. Böyle olacağını anlamış oldukları içindir ki, Birinci Dünya Savaşı'na katılmakta birinci derecede rol oynamış olan birkaç kişi, savaşın kaybedildiğini anlar anlamaz başlarının dertlerine düşmüş ve yurt dışına kaçmışlardır. Halbuki bu memlekette yaşayanlardan dört milyona yakın insan, onların izlediği politikanın gerçekleşmesi için, silah altına alınmıştı. Bunlardan 550.000'i cephelerde şehit düşmüş, 2.167.841 kişisi yaralanmış, 891.364'ü sakat kalmış, 103.731'i kayıp ve 129.644'ü esir olmuştu. Esirlikte ölenlerle birlikte şehitlerin sayısı 600 bine yaklaşıyordu.
2. Dünya Savaşı’nda İnsan Kıyımı:
Sovyet Ordusu 1944’de Alman topraklarına girdiğinde, devletin onay verdiği ve hiçbir ayrım gözetmeyen bir cinayet, tecavüz, yakıp yıkma furyası başladı. Tahminen iki milyon kadına tecavüz edildi, çoğuna defalarca. Dehşet öylesine büyüktü ki 14 milyon sivil evlerini terk edip insanlık tarihinin en büyük toplu göçünde yaya olarak batıya
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.