George Orwell dünyasına hayran olduğum bir yazar. 1948'den 1984'e uzanan bir karşıt ütopya. Herkes adaleletin, özgürlüğün, barışın olduğu bir ütopya hayal ediyor. Peki bu ütopyayı gerçek kılmak için ne yapıyor. Eğer içinde bulunduğunuz yanlış düzene adaletsizliğe ,eşitsizliğe,savaşa insanı insan yapan duyguların yok oluşuna sessiz kalırsanız 2050 yılında bile 1984 ütopyasını yaşarsınız, üstelik geçmişinizden habersiz. Dikkatle okuyup düşünme vakti dünya.
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166,5bin okunma
Yahudi yazar Prof. David Passigin 2050 yılında dünyada söz sahibi olacak ülkeler için yaptığı analiz. İddasına göre 2050 de süper güç olacak üç ülkeden biri Türkiye.
Merak, endişe, karamsarlık, heyecan, cesaret, umut, korku, çaresizlik ve teslimiyet... Kitabın bana göre duyusal akışı tam da bu şekilde. Yazar ustalıkla kurguladığı distopyası ile sizi "acaba, mümkün mü" sorularıyla hayrete düşürüyor ve devamında kurgu sizi o kadar içine alıyor ki kitabın geri kalanı için merak yerini endişeye ve karamsarlığa itiyor. Bu esnada gelişen bir aşk öyküsü ile heyecanlanıyorsunuz. Yazar bu bölümlerde aşkın beraberinde cesaret duygusunu getirdiğini çok iyi işliyor. Teslim olmayacaklar, savaşacaklar diye düşünüp geleceğe dair bir umut taşıyorsunuz. Bu arada yazar romanın genel akışının dışına çıkıp 40 sayfa kadar harika bir sosyolojik analizi sunuyor bizlerle ki bu sayfalar günümüzde dahi geçerliliğini korumaktadır. Umudun zirvede olduğu bir anda her şey yerle bir oluyor, baştaki karamsar tablo yeniden canlanıyor fakat artık korkuyorsunuz. Ve bu korku artık yok olmayacak ve ona teslim olacaksınız. Roman teslimiyet ile bitiyor fakat hala 2050'ye kadar hiçbir şey bitmiş sayılmaz.
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166,5bin okunma
Baştan diyeyim, yazar öldü diye koşarak kitabını almak için DR mağazasına gitmedim. İstanbul toplantısında okunacakmış diye çıktım aramaya. Zaten kitabı ararken yazarın yeni öldüğünü ve bu yüzden toplantıda bu kitabın seçildiğini anladım. Hatta DR'ye gittiğimde kitabı veren abi de "bu kitaplar da geçen hafta yazar öldükten sonra geldi"
HOŞÇAKAL DÜNYA...
Scripps institution of oceanography'den yapılan açıklamaya göre 1958'den beri yıllık olarak ölçülen atmosferdeki ortalama karbon düzeyi, milyonda parçacık itibariyle en tehlikeli düzey olan 400 ppm'i kalıcı olarak aşmış durumda.
1) pek çok canlı türünün nesli, artan bir hızla tükenecek. 2050 yılına kadar dünyadaki türlerin dörtte biri tükenmiş olacak.
2) canlıların tükenmesinin sonucunda besin zinciri dengesi bütünüyle bozulacak.
3) deniz seviyesinin yükselmesi, yakın gelecekte buzulları bütünüyle eritecek, kıyılara yakın yerler ve topluluklar ortadan kalkacak. öyle ki 2100 yılına kadar, 13 milyon insanın bu nedenle evlerini kaybedeceği öngörülüyor.
4) okyanusların havadaki karbonu absorbe etmesi nedeniyle oluşan okyanus asitlenmesi (bkz: ocean acidification) sonucunda okyanus ekosistemi, yani deniz altı yaşam sona erecek.
Bir yaz günü uyuya kalmışım. Kendimi, rüyamda
önceleri epey vakit geçirmiş olduğum Nev-York şehrinde
buldum. Aradan uzun yıllar geçmiş, 2050'li yıllara gelmişiz.
Broadway 'den aşağıya yürüyüp meşhur Times meydanına
vardım. Gözlerim âşinâ olduğum koskoca Amerikan
sigarası, Amerikan arabası reklâmlarını arıyordu. Evet gene
o kocaman, dev bina büyüklüğünde reklamlar vardı.
Fakat hayret, gözlerime inanamayıp bir daha baktım. Bir
ulu binanın tüm yüzünü kaplamış dev levhada, Türkçe olarak
(!) Nefis Rize Çayı. İşte Hakiki Çay yazıyor. Yazının
yanında lâle biçimli, ince belli, cam bardakta tavşan kanı
bir çay resmediliyordu. Sadece en dipte küçücük harflerle
İngilizce olarak Drink Real Tea eklenmişti.