"Gerçeğin ta kendisi olarak size söylüyorum ki: Buğday tanesi toprağa düştükten sonra yok olmazsa, sadece bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli bir ürün olarak yeryüzüne fışkırır."
İncil, Yohanna XII. Bölüm 24
şubat: seni bu yüzden seviyorum ben.
yağmur: neden?
şubat: hep vicdanlı olduğun için. bunu ilk defa ne zaman gördüm biliyor musun?
yağmur: ne zaman?
şubat: klinikte. teslim olmaya gelmiştim. ellerimi kaldırdım. polis vardı arkamda. gözlerini gördüm.
yağmur: ben de senin gözlerini gördüm.
şubat: korku yoktu ama gözünde. anlamaya çalışıyordun.
yağmur: gerçi hâlâ anlayamadım ama.
şubat: ben de çok kendimi anlatacak şeyler yapmadım demek.
yağmur: aşığın kendini anlatmasına gerek olmaz.
duble: bir insanın kötülük etmesi ne kadar kolay değil mi şubat? kötülük eden hiç allahtan korkmaz mı? çocuk da olsa. çünkü o da bilir yanlış yaptığını. içi bilir, kalbi bilir yanlış yaptığını. niye bile bile yanlış yaparsın? çünkü insan kendinde olmayanı kıskanır. ben kıskandım. aziz baba benim değil diye ben ali'yi kıskandım. çocuktum ama biliyordum kıskanmak ne. biliyordum. şimdi öyle değil, şimdi ben babamın yanlışıyım diyorum geçiyorum. ama o zaman da öyle olaydı. o zaman öyle olmadı. keşke elim gitmeseydi çocuğun sırtına. tutmasaydım onu suyun altında. keşke... keşke kaybetmeseydim ben iki cihanı da.
aziz bey: davut... davut...
davut: aziz baba? aziz baba, beni affet. beni bağışla. hakkını helal et. kim gider, kim kalır belli olmaz. benimle hesabını öte tarafa bırakma. eğer bırakırsan bak; bu gözler bu yaşa kadar gördüklerini, bildiklerini görmez olur. benim kalbim kararır. aziz baba, bana babalık et. hakkını helal et.