Yunan taarruzu ve milli cephelerin bozulması, Meclis'te büyük bunalım yaratmış ve şiddetli eleştirilere neden olmuştu. Bu eleştirilere 26 Temmuz 1920'de cevap veren Mustafa Kemal de, günün şartları içerisin de yapılması mümkün savunmanın nasıl olabileceğini anlatıp mebusların maneviyatını güçlendirdi. Sonra "maksadın, milletin ve devletin istiklalini korumak" olduğunu, bunun içinde namus ve şerefin tamamen mündemic (saklı) bulunduğunu, bağımsız olarak milletin belirli sınırlar içindeki bütünlüğünü korumanın esas olduğunu anlattı. Bunun için de savaşıldığını, "memleketin ellide biri değil, heyeti umumiyesi (bütünü) tahrip edilse, heyeti umumiyesi ateşler içinde bırakılsa, bu toprakların üstünde bir tepeye çıkarak oradan müdafaa edileceğini" söyledi. Sonra "kuvvetlerimizi elimizde onu düşmana faik (üstün) bir hale getirecek güne kadar hüsnü muhafazaya (iyi korumaya) mecburuz" diye belirtti. Mustafa Kemal, bu konuşmasından sonra, ertesi günü de ordunun durumunu yerinde görmek ve askerlerin maneviyatını yükseltmek için, mebuslardan kurulu bir heyetin başında cepheyi görmeye ve denetlemeye gitti.
Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan bu yana, Ermeniler, gerek Ermenistan içinde, gerek sınıra yakın yerlerde Türkleri topluca öldürmekten bir an geri durmuyorlardı. 1920 yılı sonbaharında Ermeni zulmü dayanılmaz bir duruma geldi. Ermenistan seferine karar verdik. (...) Dışişleri Bakanlığımız tarafından Ermenilere 7 Temmuz 1920'de bir ültimatom verildi. Ermeniler aynı şekilde davranmaya devam ettiler. Sonunda seferberlikten 3,5-4 ay kadar sonra Kötek, Bardiz bölgelerinde toplanan kuvvetlerimize Ermenilerin saldırmasıyla birlikte savaş başladı. (...) Ermeniler 6 Kasım'da ateşkes ve barış için başvurmuşlardı. (...) 26 Kasım'da başlayan barış görüşmeleri 2 Aralık'ta son buldu ve 2/3 Aralık gecesi Gümrü Antlaşması imzalandı.
Sayfa 332 - 333Kitabı okudu
Reklam
Ankara'daki milli meclise karşı ayaklanmaların sayısı bile ‘Kurtuluş Savaşı’nın halk tarafından ne kadar desteklendiğini gösteren önemli bir veridir. Bu ayaklanmaların birkaçı hariç hepsine katılanlar Türk’tür. Resmi tarih bu ayaklanmaların İstanbul hükümetinin kışkırtması sonucu meydana geldiğini söylemekle yetinmiştir. Çeşitli kaynaklardan
Mustafa Kemal Paşa Bolşeviklere asıl teklifini ise 26 Nisan 1920 tarihinde yapmıştı. "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Mos- kova Sovyet Hükümetine Birinci Teklifnamesi başlığıyla bir konuşma hazırlayan Mustafa Kemal Paşa, Sovyet Rusya'ya üç maddeden oluşan açık bir teklifte bulunmaktaydı: 1-) Emperyalist hükümetler aleyhine
Sayfa 50 - Mavi Gök YayınlarıKitabı okudu
Rıza Tevfik herhâlde Alemdar Gazetesi'nde yayınlanan bu yazısının İngiliz makamlarının gözünden kaçmış olabileceğini düşünmüş olacak ki, Kuva-yı Milliye'nin çökertilmesi için yazılan bir dilekçeye de imza atmıştır! Evet, 15 Mayıs 1922'de İstanbul'daki işgal kuvvetleri temsilcilerine bir dilekçe ile müracaat ederek
Sayfa 159 - Bilgeoğuz YayınlarıKitabı okudu
Şerif Hüseyin, Arap Yarımadası'nı sömürgelere bölme anlaşması olan San Remo Konferansı'ndan (18-26 Nisan 1920) birkaç ay sonra; 3 Temmuz'da Londra'ya altı maddelik bir mesaj gönderip özetle; Paris Barış Konferansı'nın Arap Yarımadası'nı parçalamaması ricasında bulunarak; Hicaz Krallığı tek başına ayakta kalamayacağından Mezopotamya, El-Cezire (Irak), Suriye ile Filistin'in kendi idaresine verilmesini yalvaran bir dille rica et­ti.
Sayfa 123 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
60 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.