Yunan taarruzu ve milli cephelerin bozulması, Meclis'te büyük bunalım yaratmış ve şiddetli eleştirilere neden olmuştu. Bu eleştirilere 26 Temmuz 1920'de cevap veren Mustafa Kemal de, günün şartları içerisin de yapılması mümkün savunmanın nasıl olabileceğini anlatıp mebusların maneviyatını güçlendirdi. Sonra "maksadın, milletin ve devletin istiklalini korumak" olduğunu, bunun içinde namus ve şerefin tamamen mündemic (saklı) bulunduğunu, bağımsız olarak milletin belirli sınırlar içindeki bütünlüğünü korumanın esas olduğunu anlattı. Bunun için de savaşıldığını, "memleketin ellide biri değil, heyeti umumiyesi (bütünü) tahrip edilse, heyeti umumiyesi ateşler içinde bırakılsa, bu toprakların üstünde bir tepeye çıkarak oradan müdafaa edileceğini" söyledi. Sonra "kuvvetlerimizi elimizde onu düşmana faik (üstün) bir hale getirecek güne kadar hüsnü muhafazaya (iyi korumaya) mecburuz" diye belirtti. Mustafa Kemal, bu konuşmasından sonra, ertesi günü de ordunun durumunu yerinde görmek ve askerlerin maneviyatını yükseltmek için, mebuslardan kurulu bir heyetin başında cepheyi görmeye ve denetlemeye gitti.