"Dilediğin gibi kuramıyorsan hayatını
hiç olmazsa şunu dene
elden geldiğince: Rezil etme onu
kalabalığın sürtüşmelerinde
koşuşturmalarda, gevezeliklerde.
Rezil etme onu sürükleyerek,
dolaştırarak, teşhir ederek öyle,
yabancı bir yüke dönüşünceye kadar
o gündelik budalalıklarında
ilişkilerin ve alışverişlerin."
Etrafımdaki çoğu kadını tanıyamadığım, onların cümlelerine ve hareketlerine anlam veremezken, ne yapacağıma da karar vermekte güçlük çektiğim bir dönemde tam da okumam gereken bu kitabı buldum. Belki dikkatinizi çekmiştir, "kadınlık" imajında ve "ilişki" tahayyülünde inanılmaz garip ve maddi nitelikler taşıyan saçma sapan bir değişim var. Belki hep böyleydi diyeceğim ama küçükken maruz kaldığım çok daha ilerici yaklaşımların yerini, kadınların zengin koca bulması gerektiğine ilişkin inanç ve "dişil enerji" gibi saçma sapan bir arkaik söylem almış durumda. Özgürüz, harikayız, güçlüyüz, derken şimdi çok daha kötüye doğru gidiyoruz gibi. Çok daha eskiden yazılmış olmasına rağmen bu kitap tam da bugünün oluşturulmaya çalışılan kadın imajına darbe niteliğinde. Kendini yorgun, ait hissedemeyen, emellerine ulaşmakta maddi koşullar haricinde engellerin, bilhassa kendi engellerinin olduğunu hisseden her kadın için güzel bir başlangıç olacaktır bu kitap.
Yer yer eksik bulduğum kısımlar oldu, daha nitelikli ve detaylı araştırmalar beklerdim, yalan yok. Ancak ana fikir o kadar yerinde ve nokta atışı ki kitabı beğenmeden edemem. Üstelik tüm kadın arkadaşlarıma da tavsiye edip bulduğum her fırsatta anlatmaktan geri durmayacağım. Bu incelemeyi okuyan ve yukarıda sözünü ettiğim zırvalardan yakınan her kadını da buradan okumaya davet ediyorum.
Öğrendiğim bir şey varsa o da, özgürlüğün ve bağımsızlığın, başkalarından (genelde toplumdan ya da erkeklerden) alınamayacağı, sadece, yoğun emekler sonucu içeriden geliştirilebileceğidir.
Sevgi alanında eşinizi, kendinizi bir başkasıyla paylaşmanın coşkusunu yaşamak için seçmezsiniz. Çatışmalıysanız, Caroline Burkhardt'ın yaptığı gibi, sevilmeye, istenilmeye, onaylanmaya, bakılmaya zorlanımlı, ayrım gözetmeyen ihtiyacınız yüzünden evlenirsiniz.
Dünyada herkesin hoş ve güvenilir olmadığı gerçeğini görmemenize ve birisi kötü ve düşmanca olduğu zaman yıkılmanıza neden olan şey de aynı ihtiyaçtır.
Tartışmalardan, karşı çıkmadan, sert bakışlardan kaçınmak için elinizden geleni yapmanızın nedeni de bu ihtiyaçtır.
Ezici çatışma karşısında "kendi başına ayağa kalmak," hareket etmek mümkün değildir. Cevap irade olsaydı bu kitabı yazmış olmazdım. İç benliğin (özün) ileri atılımı, uzun ve anlamlı bir sürecin, içimdeki çelişkileri belirleyip en ince ayrıntısına kadar analiz etme sürecinin sonucunda ortaya çıkar. İradeye iş yapması için emir verilemez. Kafanız net ve çatışmasız olduğunuz zaman iradeniz otomatik olarak çalışır.
Öte yandan, karşıt duygulara ve tutumlara gömülüyseniz iradeniz işlemez hale gelir. Bu, yaşamda yaptığınız şeyleri seçme konumunda olmadığınız; sadece o şekilde hareket etmeye itildiğiniz için hareket ettiğiniz anlamına gelir.
Dengeli bir bütçe tutmak, yaşamdaki fırsatları görmek, "bir şeylerin olmasını" beklemek yerine kendi değişim ve gelişimini harekete geçirmek, öz olarak kendinin prensi olmak demektir.
Denk bir bütçe yapmak, iyi bir mali politika değildir; iyi bir duygusal politikadır. Bu, yaşamla günü gününe, hatta anı anına temas halinde olmak anlamına gelir.
Horney, kendisine gelen kadın hastalardan elde ettiği bulguların ışığında, "ataerkil bir toplumdaki" çağdaş kadının sorunlarını inceler. Birçok kadının, zorlanımlı ve aşırı boyutlarda "bir erkeği sevme onun tarafından sevilme" arzusuna sahip olduğunu fark eder. Bu kadınların, erkeklerle sağlıklı ve kalıcı ilişkileri yoktur, iş yaşamında ketlenme yaşarlar, ilgileri zayıflamıştır ve birçok durumda kendilerini kaygılı, yetersiz, hatta çirkin hissederler.
Uygun rol modeli olmayan kadın, derin bir ruhsal kriz içindedir. "Annesi gibi" olmak istemez. "Babası gibi" de olmak istemez. Peki kim "gibi" olacak? Cinsel kimlik paniğinin özü, cinsel kimlikteki bu karışıklıktır.
Aynı anda hem korunmayı hem de bağımsız olmayı istemek, el freni çekik bir arabayı kullanmaya benzer. İşleri yürütmek için, gerektiğinde kişi saldırgan olmak zorundadır. Kendi inançlarını savunabilmesi, bunun için mücadele edebilmesi gerekir.