Adam Üstat için her şeyi bir kez daha hazır etmiş, geç saat lere dek beklemeye koyulmuş. Üstadın gelmeyeceğini anladı ğında yüreğinde düş kırıklığı duymuş ama Üstadı hemencecik de bağışlayıvermiş. Kendi kendine, "Üstadın benim yoksul ha neme gelmesini beklememem gerektiğini biliyordum" demiş. "Gerçi geleceğini söylemişti ama başka bir yerde çok daha önemli bir şey onu alıkoymuş olmalı. Üstat gelmedi ama en azından geleceğini söyledi. Yüreğimin mutlulukla dolması için bu da yeter."
Yavaş yavaş yemekleri ve şarabı kaldırmış, yatmaya gitmiş. O gece düşünde Üstadın evine geldiğini görmüş. Onu gördüğü için mutlu olmuş adam, gördüğünün düş olduğunu bilmiyormuş. "Geldin Üstadım! Sözünü tuttun."
"Evet" diye karşılık vermiş Üstat. "Ama ben buraya daha ön ce de geldim. Açtım, doyurdun. Susuzdum, şarap verdin bana. Üşüyordum, bedenimi giysilerle örttün. Başkaları için ne yapar san benim için yaparsın."
Adam uyanmış. Mutluluk doluymuş yüreği, çünkü Üstadın kendisine ders verdiğini anlamış. Üstat onu öyle çok seviyormuş ki derslerin en büyüğünü vermek için üç insan göndenniş.
Üstat herkesin içinde yaşar. Açlık çeken birisine yiyecek, su sayana su verdiğinde, üşüyeni sarıp sarmaladığında sevgini sun duğun Üstattır.