Çatlı, BBP ve Yazıcıoğlu;
"Ne kadar geriye bakarsan, o kadar ileriyi görebilirsin."
78'li yıllarda aynı ideoloji için ülkücü kitleye başkanlık eden Yazıcıoğlu-Çatlı ikilisi 5 Kasım 1996'da mezar başında yüz yüze gelmişti. Yazıcıoğlu, Çatlı'nın cenaze törenine geldiğinde mikrofonlara konuştu: "25-30 yıl öncesinin hatırına buradayım."
5 Mayıs 1972'de Deniz'lerin sabaha karşı asıldıklarını duyduğum gün çok yoğun bir utanç yaşamıştım. O üç çocuk kan dökmemişlerdi, kimseyi öldürmemişlerdi ve henüz yirmi beş yaşına basmamışlardı. Ama TBMM'deki babaları, hattâ dedeleri yaşındaki milletvekilleri, onları ille öldürmek istiyordu. Bunun tek nedeni korkuydu bana kalırsa. Salt kişisel çıkarları üstüne kurulu o kepaze dünya görüşleri açısından, Deniz Gezmiş gibi gençlerin varlığı bile, onlar için korkunç bir tehlikeydi. Deniz Gezmiş'leri ömürlerinin sonuna kadar zindanlara kapatmak yetmezdi. Kendileri rahat yaşayabilmeleri için, Deniz Gezmiş gibilerinin yeryüzünden yok edilmeleri gerekiyordu.
Başka bir utanç günüm, Kasım 1982'de Cuntanın faşist anayasasının neredeyse bütün memleket tarafından kabul edildiği gündü. Bütün Türkler adına utanç duydum. Ve bu utançla birlikte bir yabancılaşma. "Yoksa ben Türk değil miyim?" diye düşündüm bir ara. Oysa Türk, hem de çok Türk olduğumu biliyordum. Ama gene de büyük bir yalnızlığın acısını duydum.
Nefret eder çok severken, hiçbir şey istemez bir tek onu isterken, öfkelidir ve bir o kadar sakin; kaygı, şüphe, durgunluk, telaş ve umut işte özlem bu karmaşanın içinde varlığı kendi yok oluşu için olan bir hâlsizliktir.
Ve 1960 yılının 5 Kasım Cumartesi saat 3 ü 15 geçe gelip çatan ölüm...
Bilmem ki, Azrail, bu taze filizi nasıl kırıp kopardın? Bu incecik fidana nasıl kıydın?.