Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

☆●♡ KARTALİÇE ♡●☆

☆●♡ KARTALİÇE ♡●☆
@kitaptirtil
Sıkı Okur
Kitapların diyarında yaşayan bir tırtıl. ☆♡ Küçük Prens ♡☆ youtu.be/FRVshZzByYc?si=... BEŞİKTAŞK ♡♡♡youtu.be/zqMLx4Tu45Y?si=... Vatanına göz dikeni ez oğul!!!!
Sabitlenmiş gönderi
Bir Kartalı gagalamak isteyen tek kuş kargadır. Kartalın üstüne oturur ve boynunu ısırır. Ancak Kartal yanıt vermez, karga ile savaşmaz; Kartal zaman veya enerji israf etmez. Sadece kanatlarını açar ve göklerde yükselmeye başlar. Uçuş ne kadar yüksekse, karganın nefes alması o kadar zorlaşır ve karga oksijen eksikliğinden düşer. Kartal karakterinde iseniz, Karga karakterlilerle vakit kaybetmeyi bırakın.... 🦅🦅🦅🦅🦅🦅
Reklam
"Savaşta mantık aranmaz. Şimdi git ve herkese haberi sal. Bu bir emirdir Abdullah!" "Emir almaktan hoşlanmam. Emir verenleri de hiç sevmem. Ocakların kuruluş sebebini saptırıyorsun. Savaşınız kutlu olsun, ben bunda yokum ağabey."
Bundan sonra, sağ ve solun var olma mantığını kendi öğrenmeye çalışacaktı. Birçok kitap karıştırdı, kendini sınadı ama radyodan dinlediği politikacıların ateşli hitabeleri, Türk ulusunun kudretini de al ak renkli bayrağın komünistler tarafından yok edilmeye çalışılmasına rağmen Ülkücülerin bunlara karşı direndiğini duyunca irkildi. Çatlı kararını vermişti: en doğru olan ülkücü hareketin zihniyetiydi. Çatlı, Nevşehir Ülkü Ocağı'nın yolunu tutmaya başladı. ...................................... Onun için vatan, artık can demekti. Tıpkı yüzbinlerce kardeşleri gibi. Çatlı, temiz duygularla benimsemişti bu zihniyeti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Akranları sokaklarda sağ-sol kavgası yaparken, O öğrenmeye çalışıyordu. Çünkü bir arkadaşının söylendiği kadarıyla "Dayak cennetten çıktığı için solcu dövmek sevaptı." Bu Çatlı'ya saçma gelmişti: "dayak ve sevap mı?... Olacak şey değil" diye geçiyordu içinden. O, yıllar sonra da olacağı gibi sadece bunu benimseyecekti: kutsal olan Vatan ve millettir, saptırılmış töreler değil.
Türkiye genelinde olduğu gibi, sağ-sol düşünce sisteminin yankıları Nevşehir'e de sıçramıştı. Çatlı, başlangıçta ne sağcıydı, ne de solcu. Normal bir öğrenci gibi okuluna giden ve en büyük kabahati bir kaç sigara içmekten ibaret olan bir gençti.
Reklam
Abdullah Çatlı'nın dedesi Hacı Mehmet, Trablusgarp savaşında, Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında bulunmuş ve beş yıl boyunca topçuluğunu yapmıştı. Savaş bitiminde gazi olan Hacı Mehmet'e, yiğitliğini simgeleyen gümüş kaplı bir kılıç verilmiş ve lakabı "Kılıç Mehmet" olmuştu. Kendisi, ailesini de yanına alarak 1925'te azınlıkların göç ettiği Nevşehir'in Çat köyüne yerleşmiş ve bakır kalaycılığı yapmaya başlamıştı. Çatlı soyadı buradan gelmektedir.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "fikirler cebir ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez."
Mustafa Kemal Atatürk'ün öngördüğü "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, inkılapçı, halkçı ve devletçidir" şeklindeki anayasanın ikinci Maddesi yeni anayasa ile "Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, laik, hürriyetçi ve sosyal bir devlettir" şeklini almıştı. Üstelik İhtilali gerçekleştiren, 38 kişilik Milli Birlik Komitesi mensuplarından 14 kişi, demokrasi ve hukuk ortamının sağlanmasını istedikleri ve DP'lilerin asılmalarına karşı oldukları için önce kurşuna dizilmek istenmiş, daha sonra her biri farklı yerlere sürgüne gönderilerek gözdağı verilmek istenmişti. Ne acıdır ki Yassıada Davalarının sonucunda, dönemin DP kadrosunda Başbakanmıız Adnan Menderes, Dışişleri Bakanımız Fatih Rüştü Zorlu ve Maleye Bakanımız Hasan Polatkan göz göre göre asıldılar.
Cumhurbaşkanımız Celal Bayar devreden çıkarılmış, yerine Orgeneral Cemal Gürsel getirilmişti. DP'ye kayıtlı olan Cemal Özbey partisine dava açınca memleket iyiden iyiye karanlığa gömüldü. 14 Ekim 1960'da başlayan Yassıada Davaları, tüm DP milletvekillerini gözaltına almıştı. İktidarda olduğu dönemlerde (1950-1960) enflasyonu gelişmiş ülkelerdeki gibi %5'lerde sabitleştiren DP, "Köpek Davası" "Barbara Davası" gibi isnatlardan dolayı, başta Başbakan Adnan Menderes olmak üzere, vekilleri idam cezaları kapıda bekliyordu.
Tarih 3 Eylül 1946'ya geldiğinde, Türk tarihine İthafen ilk defa Ergenekon adı verilen bir bayram kutlandı. Bir yıl sonra ise Irkçılık-Turancılık davasından hüküm diyenler beraat etti. Sandıkların da belirttiği üzere tarih hayrette kalmıştı.
Reklam
Mahkeme zabıtlarında sanıklardan unutulmayan sözler de vardı: Nihal Atsız: "Milletim için düşündüğüm haklardan dolayı kimse bana vatan haini diyemez. Kimin hain, kimin vatanperver olduğunu tarih tayin edecektir. Hatta etmiştir bile." Alparslan Türkeş: "Ben yeryüzünde her şeyden çok milletimi ve Vatanımı severim. İsnat edilen suçları şiddetleri reddederim." Orhan Şaik Gökyay: "Gerçi tarih böyle bir hareketin müdafaasına lüzum hasıl olduğuna hayret edecektir fakat ne yapalım? 20 yıla sığdırdığımız 20 asırlık inkılaplardan dolayı hayrette kalan tarih, varsın biraz daha şaşırsın."
Kendisi aşırı solun ayak seslerinden rahatsız olmuştu. Atsız, başlatmış olduğu bu fikir mücadelesi sonucunda, söz konusu akıma sempati duyan Sebahattin Ali'nin şahsını açmış olduğu davadan dolayı yargıya intikal ettirilmişti. Milliyetçilerin mahkemeye akın ettiği günde (26 Nisan 1944) heyet, salona ancak camlardan girebilmişti... Sabahattin Ali (Davacı) "Bana vatan haini dedi." Nihal atsız (Davalı) "Bir vatansever olarak Türkiye'nin uçuruma sürüklendiğini görüyorum. Komünistler ve memleketi batırmak isteyenler birbirine destek vererek en büyük mevkilere çıkarılırken memleket severler, her türlü darbe ile saf dışı ediliyor. Ben Saraçoğlu'na gazetemde yayımladığım mektubumda, bu hususun önemini hatırlatmak istedim." Davanın neticesi Atsız'ı suçsuz bulurken, Sabahattin Ali'yi on dört aya mahkum etmişti.
Abdullah Çatlı henüz doğmamıştı ancak niceleri, Millet Meclisine kadar uzanmış Türklük kavramlarının tartışıldığı yılları yaşıyordu: "Biz Türk'üz, Türkçü'yüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar, vicdan ve kültür meselesidir." diyen Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Büyük Millet Meclisi'nde yapmış olduğu konuşmada, Atatürk zamanında mahkum edilen aşırı sol görüşlü kişilerin, İsmet İnönü devrinde tekrar vazifeye alınıp mevzularda itibar görmelerini ve bu durumdan Türk halkının değerinden yararlandığını vurgulamak üzere mevzu ettiğini belirtiyordu. Bunun üzerine Orhun Mecmuası'nın sahibi Nihal Atsız, "Başvekil Saraçoğlu Şükrü'ye açık mektuplar" dizisini, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu, halka duyurmak amacıyla kaleme aldığını söylüyordu.
Memleket sorunu, her vatan evladının baş davasıdır. Memleketi sevmek, savunmak için politikacı, savcı, polis olma şartı olmayacağını herkes bilir. Bu davaya gönül vermenin birinci şartı vicdan sahibi olmaktır. Bu nedenle aslında her birimiz öyle ya da böyle, memleket davasının içinde yer alırız.
26,8bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.