Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
625 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
56 günde okudu
Birisi "Aşk" mı dedi ♡
Tarihin gördüğü, en tutkulu aşklardan birisi de Naciye Sultan ve Enver Paşa’nın aşkıydı. Bu eser, kabaca Enver paşanın yurt dışına çıkmak zorunda kaldığı (Çünkü 1.Dünya Savaşı sonunda İngilizler, İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine karşı bir tutuklama emri çıkartmıştır. Bu yüzden o ve diğer arkadaşları mücadelelerine yurt dışında devam
Naciyem Ruhum Efendim
Naciyem Ruhum EfendimMurat Bardakçı · İş Bankası Yayınları · 2016116 okunma
Reklam
Atsız, Maltepe, Feyzullah Caddesi'ndeki meşhur evine 1936 Nisanı ile 1938 Mayısı arasındaki bir tarihte taşınmıştır. Ancak "Halk Partisi'nin Polisi" başlıklı yazısında 1940 yılının son günlerinde Göztepe'deki kiralık evde oturduklarını yazıyor (Atsız 1992: 83). “İçimizdeki Şeytanlar” broşürünün sonunda ise "Maltepe Feyzullah Caddesi" adresi ve 19 Temmuz 1940 tarihi var. Öğretmenliğe tayin için 12 Ekim 1941'de cumhurbaşkanına yazdığı mektup sırasında da Maltepe'de oturan Atsız, evi ile iş yeri arasındaki uzaklıktan şikâyetçidir: "Özel Boğaziçi Lisesinde edebiyat öğretmeni idim. Bu lise Arnavutköyü'nde idi. Kartal Maltepesi'ndeki evimizden mektebe tren, vapur ve tramvayla tam 2,5 saatte gidiyordum. Dönüşü de hesaba katınca günde beş saatim yollarda geçiyordu. Kendi tarih çalışmalarıma yeteri kadar zaman ayıramadığım için sıkılıyordum. Sabahleyin 6,5'ta kalkan trene yetişmek için bir saat önce kalkıyordum. O zaman Maltepe'de asfalt yol ve sokak feneri bulunmadığı için kış günleri zifiri karanlıkta sokağa çıkmak ve batmadan istasyonu bulmak hayli cambazlığa bağlıydı. Köşkümüz de eski ve ahşap olduğu için gayet havadardır. Odalarında bazen esrarengiz rüzgârlar eserdi." (Atsız 1992: 158).
Şafakta hazırlık!
Önceden çok gizemlisiniz gibi gibi söylemler alıyordum... Hangi eğitim öğretimden kalma sözler bunlar 🤣 Cengiz Kurtoğlu dinlemediysen çok da bir gizemin kalmıyor. Çünkü mektup yazmamışındır.🤣🥶 Gizemli değilim açarsın tahtayı; 5 55 555 5555 55555 555555 kademelerde böyle bir şey görürsen o benimdir...🤣 "Borsa kazandırır.Sen açılışı hatırla!"
309 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 günde okudu
miras
Spoiler içerir.... Kimsenin duymak istemediği Bergljot’un sesi Miras kitabı. Eser , daha 5 yaşındayken yani çocukken babası tarafından cinsel istismara maruz kalan ellili yaşlarında bir kadın kahraman Bergljot’un romanı. Bergljot babası öldükten sonra aileye kalan miras sürecinde yaşadıklarını bilinç akışı şeklinde kahraman anlatıcı yani 1.kisi
Miras
MirasVigdis Hjorth · Siren Yayınları · 20213,695 okunma
·
Puan vermedi
Özet / Değerlendirme
Kitap, bir banka görevlisi olan Mr. Lorry'nin 14 yaşındaki Lucy Manette ile buluşması ile başlar. Buluşmada Lorry, Lucy'e öldü sandığı babasının aslında yaşıyor olduğunu anlatır. Baba Dr. Alexandre Manette, Fransa'daki Bastille hapishanesinde 18 yıl gizlice hapis tutulmuştur. Sonrasında ise eski hizmetçisi tarafından kaçırılıp
İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin HikayesiCharles Dickens · Koridor Yayıncılık · 201958,6bin okunma
Reklam
Orsay Müzesi, Paris
Van Gogh, 5 Haziran 1890'da kız kardeşi Wilhelmina'ya yazdığı bir mektupta bu tabloyu anlatırken özellikle Nuenen'de yapılan benzer çalışmalara atıfta bulunuyor: Elimde köy kilisesinin daha büyük bir resmi var; basit koyu mavi renkli, saf kobalt rengindeki gökyüzüne karşı binanın menekşe renginde göründüğü bir efekt; vitray pencereler lacivert lekeler gibi görünüyor, çatı mor ve kısmen turuncu. Ön planda çiçek açmış bazı yeşil bitkiler ve içinde güneş ışığının pembe akışının olduğu kum. Ve bir kez daha Nuenen'de eski kule ve mezarlık üzerinde yaptığım çalışmalarla hemen hemen aynı şey; ancak muhtemelen rengi artık daha etkileyici, daha görkemli. ” Auvers'deki Kilise'nin ön planı güneş tarafından parlak bir şekilde aydınlatılıyor, ancak kilise kendi gölgesinde duruyor ve "kendi ışığını ne yansıtıyor ne de yayıyor." Van Gogh, Belçika'nın Borinage kentinde sürdürmeyi umduğu evanjelik kariyerinden çıkarıldıktan sonra, Temmuz 1880'de Cuesmes'ten kardeşi Theo'ya bir mektup yazdı ve Shakespeare'in V. Henry'sinden bir resimden alıntı yaptı , Bölüm 1'de karanlık bir boşluğun içindeki karanlık Kilise "boş ve aydınlanmamış vaaz"ı sembolize ediyor: "Onların Tanrısı, Shakespeare'in sarhoş Falstaff'ının Tanrısı, 'bir kilisenin içi' gibidir". Birbirinden ayrılan yollar motifi, Buğday Tarlası ve Kargalar tablosunda da karşımıza çıkıyor .
Darmadağın
Hava tüm gün 40 dereceden fazlaydı. İçimden "bu Mersin sıcağı da temmuz ayında daha fena oluyor" derken birden kapı çaldı. Oysa kimseyi beklemiyordum. Kapıyı açtığımdaysa karşımda birisini beklerken bir zarf görmüştüm. Pembe bir zarf. Merakla içini açıp okumaya koyuldum. 3 sayfa mektup vardı içinde. Özensiz bir el yazısı, yanlış imla
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Hayal kırıklığının başkenti
- O zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya, Leman. Saçları ta buralarında. Rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu. O gün de maça gelmiş. Ben devamlı terliyorum, daha maç başlamadan. Neyse maç başladı, hemen bir korner oldu. Ortayı bizim Rıfat atmıştı, bir yükseldim topa ikinci dakikada köşeye taktım topu. Alkış, kıyamet. Bir döndüm, bizim Leman ayağa kalkmış alkışlıyor. - Kaç sene kalmıştı o kız burada? - 2 sene. - Giderken bana bir mektup bırakmıştı, İzmir'e gelirsen ara diye. Ben de 5 sene sonra gittim. - Ee, bulabildin mi? - Buldum. Hatta bir de çay içtik. Ben, o, bir de kocası. O ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın. Burası için en güzel lafı Sadık hoca söylemişti kardeşim. - Hangi Sadık hoca? - Lisede edebiyat öğretmeni yok muydu ya? - Tamam. Ne demişti? - Hayal kırıklığının başkenti demişti. VİZONTELE (2001) 🎬 youtu.be/KSCidYpaOEI?si=...
Reklam
Bu tedbirden de sonradan geri dönüldü, aksi ihtiyâr olundu. Kürdistan vilayetlerinde maarif müesseselerinin haddi asgariye indirildi. Bugün bütün Kürdistan'da bir tek lise yoktur. Kürdistan'da en yüksek maarif müessesi orta mektepleridir. Bunlarda ancak Diyarbekir, Van, Elaziz gibi vilayet merkezlerinde bulunmaktadır. Bunların sebeb-i vücudu ise o havalide bulunan Türk memur çocuklarının tahsili endişesidir. Resmi maarif istatiklerinize nazaran Kürdistan vilayetlerindeki ilk mekteplerin mecmuu mesela (Balıkesir) sancağındaki mektepler mecmuunun ancak nısfına (yarısına) müsavidir. Yine mezkur istatistiklerinize göre Türk vilayetlerinde tahsilde bulunan çocukların nisbeti %33 olmasına mukabil Kürdistan vilayetlerinde bu nisbet %3,5'ğa tenezzül eylemektedir.
Sayfa 24
Birisi tehcir mi demişti... Kışın ortasında yüzbinlerce insan sürgün edildi
İttihat ve Terakki hükümetinin Yeni Turan planını umumi şekilde ve muhtasaran zikrettikten sonra, planın Kürtlere ait kısmını takiben ilerliyelim. Bu plana nazaran Kürtler taktil değil temsil kısmına dahil olan milletler meyanında idiler. Kürt unsuru, Yeni Turan, güzel ülkeye giden yolun üzerinde yaşayan bir millettir. Türkleştirilmeleri mühim, belki müstacel ve her halde derecei vücutta idi. Kürtlerin temsiline bir de kanun yapıldı. Zamanın bedbaht padişahı Sultan Reşat'a da tasdik ettirildi. Mezkur kanunda vilayeti şarkiye ismiyle yad olunan Kürdistan'da sakin olan halk yani Kürtler o araziden kaldırılarak garbe yani Türk vilayetlerine nakil ve ahali kısmı mahalli nüfusun %5 ini tecavüz etmiyecek surette Türk köylerine tevzi, beyler, ağalar ve şeyhler ise derece-i ehemmiyetlerine göre vilayet, liva ve kaza merkezlerine iskan olunacaklardı. Ahalinin bey, ağa ve meşayih ile münasebeti tamamıyla kesilecekti. Bu suretle Kürtlerden tahliye edilecek olan Kürdistan'a da şuradan buradan getirilecek olan sözde Türkler yerleştirilecekti. Bir iki batın sonra Türkler arasında ve onlara karışarak lisan ve adetlerini kaybedecek olan Kürt muhacirleri de sözde türkleştirilecekti.
Sayfa 19
·
Puan vermedi
SPOILER UYARISI!! Kitap 8 hikayeden oluşuyor ancak ben hepsini okuyamadım, sıkıldım. Kitap başlarda güzeldi ancak gitgide durağanlaştı. En sevdiğim hikayeler 1. Ve 2. Hikaye olan; beyaz mantolu adam ve unutulandı. 1. Hikayede bir adamın ölümünü, intiharını 2. Hikayede bir adamın intihar ettikten yıllar sonra bulunuşunu, belki de fark edilişini 3. Hikayede bir adamın yaşadıkları sonucu dayanamayıp intihar edecekken bir sebepten bu kararından vaz geçişini 4. Kitapta bir adamın başka bir adama mektup yazarak kendisini, hayatını anlatan bir kitap yazışını 5. Kitapta gazeteci bir adamın sevdiği kız uğruna yaptıkları, harcadıkları... Yazar sanki başta yazmaya başlarken derin duygularla yazarken sonra içinde yaşadığı duygular gitgide azalmış ve daha az etkileyicilikle yazmaya başlamış. Belki de bu yüzden okurken özellikle 1. Hikayeyi okuduğum kadar etkilenemedim, etkilemişim gitgide azaldı ve bırakmak zorunda kaldım. Özellikle 2. Hikayede mantık hataları vardı ama ginede etkilenmedim değil... Yazarı okumaya bu kitapla başladığım zaman dilinin anlaşılır olmasına sevindim ama durağan bir kitap olduğu için yazarı okumaya bu kitapla başlamak ne kadar mantıklıydı bilemiyorum.
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226,4bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.