Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şeyda Nur

Şeyda Nur
@73932nur
Hacettepe Ü. - TDE
Ankara
Sivas
30 okur puanı
Eylül 2014 tarihinde katıldı
“Ben göğü denize çalmak, çirkini güzele katmak, kederi neşe kılmak istiyorum.”
Can yayınları
Reklam
İnsan, meyvesini düşürmek için sallanan bir ağaç gibidir: Gözyaşını dökmeden sarsamazsınız insanı.
Size hayatın karanlık olduğu söylendi ve sizde bezginlik içinde bezginler tarafından söylenenleri tekrarlıyorsunuz. Ben de diyorum ki bir dürtü olmadıkça hayat karanlıktır gerçekten ve bilgi olmadıkça tüm dürtüler kördür. İş olmadıkça tüm bilgiler boşunadır ve aşk olmadıkça tüm işler boştur...
Sayfa 14 - Kültür YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer yavru kurt bir insan gibi düşünse hayatı ''obur bir hırs zinciri'' olarak nitelendirecek ve dünyaya da birbirini kovalayan, öldüren sayısız hırsların hakim olduğu; karmakarışık, kör, kuvvete bağlı,düzeni olmayan, merhameti olmayan, plansız ve sonsuz büyük bir kargaşalık gözüyle bakacaktı.
Bir kenarda kendimi yetiştiriyordum; daha vakit var diyordum. Çocukluğun biteceğini bilseydim, her ne pahasına olursa olsun oynardım; ben de hiç olmazsa ihanet ederdim. Beni bu yüzden küçümserlerdi, fakat oyuna da almış olurlardı. Neyse, bu mesele de ayrı olmakla birlikte, bildiğim şuydu ki, şairlerle çocuklardan başka bu meseleyle ilgilenen yoktu.
Sayfa 361 - iletişim yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Fakat benim sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: ''Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.''
Sayfa 259 - iletişim yayınlarıKitabı okudu
Bana kötü bakmıştınız. Okurken sayfalarımı buruşturmuştunuz. Bu çocuğun aslında neye ihtiyacı var diye düşünmemiştiniz. Bu çocuğun aslında Sevgi'ye ihtiyacı vardı. Uzaktan bekliyordunuz.
Sayfa 143 - iletişim yayınlarıKitabı okudu
halbuki ben, ne kadar saçma olursa olsun, yan yana bulunduğumuz zamanın durup kalmasını, asla bitmemesini temenni ediyordum.
Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum.
Belki kitaplar bizi yarım da olsa mağaralarımızdan çıkarabilirler. Belki bizi aynı çılgın yanılgılara düşmekten alıkoyabilirler.
Reklam
Bütün politikacılar barıştan söz edip duruyorlar, savaşa hazırlanıyorlar ve barıştan söz ediyorlar. Aslında diyorlar ki " Barışı korumak için savaşa hazırlanıyoruz.." Çok makntıksız ! Eğer savaşa hazırlanıyorsan barışı nasıl koruyacaksın? Barışa hazırlanmak gerekir.
Geçenlerde ağabeyime, "Neler soruyordum sana?" dedim. "Yanıtı mümkün olmayan sorular." dedi. "Ne gibi?" "Yıldızları kim yaptı? Işık nereden geliyor? Güneşi kim yaptı? Batınca nereye gidiyor? Sonsuza dek, her sabah doğacak mı?" "Sen ne yanıt veriyordun?" "Bir süre uyduruyordum; sonra yorulunca 'Bilmiyorum! Uyu artık! ' diyordum." "Bilmiyorum, uyu! " İşte her gecenin son sözü buydu. Ne var ki o uyuyordu ama ben uyumuyordum.
Ağabeyim, bana ne kadar güneye gidersem havanın o kadar ısınacağını söylemişti; hem güneyde İstanbul vardı... İstanbul! İsmi bile beni hayallere sürüklemeye yetiyordu.
Hayat, piyangodan farklı değilse biraz sabırlı olmalı ve yeni çekilişi beklemek gerekiyordu.
Aslında insanın canını en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır.
Gönülden vatansever biriyim, ama daha önce insanım: bu ikisinin bağdaşmadığı yerde oyum her vakit insandan yanadır.
Sayfa 8
Reklam
Ego bir buzdağıdır. Onu erit. Onu derin sevginin içinde erit, böylelikle o kaybolsun ve sen okyanusun parçası haline gel.
İnsan ilk seferinde dikleşmeyi sağlayamazsa, bütün bir ömür iktidarsız kalır.
İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.
Delikanlı, çölün sessiz enginliğini, hayvanların yürürken kaldırdıkları kumu seyretmeye koyuldu. 'Herkesin kendine göre bir öğrenme tarzı var, ' diye tekrarlıyordu kendi kendine. 'Onun öğrenme tarzı benim öğrenme tarzım değil; benim öğrenme tarzım onun tarzı değil. Ama o da, ben de kendi Kişisel Menkıbe'mizi arıyoruz; bu yüzden ona saygı duyuyorum. '
Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsan, ona hayallerini sor.