‘İçimizde korkunun tohumları da durur; merhamet, aşk ve nezaketin tohumları da. Hangisine su verirsek o büyür. Neyin yeşereceği bizim seçimimize bağlıdır.’
Kemal Sayar
Kemal Sayar
(Ona kötü ve iyi olma yeteneklerini yerleştirene) Şems Suresi 8. Ayet
Bir insanın büyümesi o kadar büyüleyiciydi ki, insanı hayattaki kazanımlar konusunda büyük yanılgılara düşürüyordu.
Sayfa 47
Reklam
8 Temmuz [21Nisan 1913], Naflion
Bizimkiler tekrar Edirne’yi aldılar. Ama muharebesiz. Romanya orduları Sofya’ya yaklaşıyorlar. Her gün gazeteleri okuyoruz.
Esaret günleri
Her şey, sen her şey bitiyor zannettiğinde başlıyor..
Sayfa 35
Kendimi sekiz-dokuz senedir iyi hissetmiyorum
Sayfa 16
A'lâ suresinin 8. ayetinde "Sana kolaylık ve huzurun yollarını açacağız" deniliyor. Ben o yolların açılmasına muhtacım Allah'ım." . . . Hayrlı Cuma'lar..🌼🤍
Reklam
Bakara, 247. Ayet tefsiri
"...bizim için takdiri ilâhîye teslimiyetten çare-i halâs yoktur."
Sayfa 256 - halâs: kurtulma, kurtuluş
Birşey daha Ya ben geçen yıl 8. Kattan düşen kaktüsüm haceri özledim sanırım Canım kaktüsüm
Dünya iki kat büyük olsaydı (bence yine dünyayı paylaşamazdik :) )
Harvard'daki Astrofizik araştırma merkezinden Dr. Scott Kenyon'a göre, Dünya iki katı kütleye sahip olsaydı erken dönemlerindeki ısısını daha yavaş kaybederdi. Kenyon "Atmosfer daha yoğun olurdu. Her şey iki katı ağırlığında olacağı için hareket etmeleri de daha fazla enerji gerektirirdi." diyor. Böyle bir senaryoda karıncalar ve yılanlar çok mutlu olabilirdi çünkü kuşlar nadir olurdu ve insanlar daha yavaş ve kısa olurlardı. Kenyon, "Okyanuslar hakkında daha fazlasını bilir ve yıldızlar hakkında daha az şey biliyor olurduk. Binalarımız ise daha az ihtişamlı olurdu. Aynı zamanda mermiler şimdikinden daha kısa mesafelere ulaşabilmek için daha fazla enerji gerektirirdi ve dolayısıyla daha az savaş olurdu." diye ekliyor. Dr. Dimitar Sasselov'un ise bu konudaki görüşü farklı: "Dünya iki katı büyük olsaydı, kütlesi 8 katına çıkardı. Bu durum yürümeyi zorlaştıracağı için sahilde vakit geçirmek daha akıllıca olurdu çünkü suda daha hafifiz."
Sayfa 79 - All About SpaceKitabı okudu
Her şey diger her şeyin bir kısmın içerir ve bir şeyin büyük bir parçası, büyüklukleri Hakhak gösterse de, onun küçük bir parçası olarak da pek çok parçayı içerir, ama her madde sonsuz sayıda maddeyi eşit oranlarda içermez. "Bu yüzden" diyor fr. 12'nin sonmunda: "Zihin de tamamen buna benzer, hem daha büyük hem de daha
Reklam
Uzayda madencilik (Darth Vader izin verir mi :D )
Asteroitler yeterinden fazla altına ve diğer kıymetli metallere sahipler yani bize nesiller boyu sürecek servet sunabilirler. Peki bu değerli metalleri bu asteroitlerden nasıl alabiliriz? En iyi yöntemlerden biri bu uzay kayalarını Dünya'ya getirmek olabilir. Kullandığımız metallerin büyük çoğunluğu Dünya'nın derinliklerinde gömülü. Ancak burada gerçekten derini kastediyoruz: Gezegenimiz henüz eriyik durumdayken ağır metallerin büyük çoğunluğu merkeze doğru çöktü ve bunları oradan çıkarmak mümkün değil. Erişilebilir durumdaki altın, çinko veya platinyum gibi elementler Dünya yüzeyine çarpan asteroitlerle gezegenimize geldi. Bu asteroitler gezegen oluşum sürecinden arta kalan parçalar ve dolayısıyla gezegenlerle aynı materyallere sahipler. Ancak onlardaki metalleri elde etmek için derinlere inmek zorunda değilsiniz. Ancak asteroitlerle ilgili problem çok uzak olmaları. Bir roketin Dünya yüzeyinden yörüngeye ulaşabilmesi için hızını sıfırdan saniyede 8 kilometreye çıkarması gerekiyor. Bir asteroide doğru ilerleyebilmek için ise roketin hızını saniyede 5,5 kilometre daha artırması gerekiyor. Bu hız artışı en az fırlatma kadar yakıt gerektiriyor. Bu da uzakta gerçekleşecek bu madencilik operasyonunu etkiliyor. Bir asteroitten madenler çıkarıldıktan sonra ise başka bir zorluk ortaya çıkacak: Maden asteroitte işlenebilir ki bu bir dizi tesis kurulmasını gerektiriyor ya da ham madde tüm artığı ile birlikte Dünya getirilebilir.
Sayfa 72 - All About SpaceKitabı okudu
Leonardo da Vinci tarihin en uslanmaz meraklısı olarak anı­ lır.7 Belki bu abartılı bir söylemdir ama Leonardo hem kendine hem de başkalarına çok fazla soru sorardı. Gelin onun 1495 civa­ rında Milano'dayken hazırladığı tek günlük yapılacaklar listesine bir göz atalım:8 Milano ve banliyölerinin ölçülerini hesapla. Milano ve kiliselerini anlatan bir kitap bul, Cordusio yolun­ daki kırtasiyede olması gerekiyor. Corte Vecchia'nın (Duka'nın sarayının eski avlusu) ölçüle­ rini öğren. Matematik Üstadı'ndan (Luca Pacioli) sana üçgenin alanını hesaplamayı öğretmesini iste. Benedetto Portinari'ye (Milano'dan geçen Floransalı bir tüccar} Flanders'de buz üstünde nasıl gittiklerini sor. Milano'yu çiz. Üstat Antonio'ya havan toplarının kale burçlarına gündüz veya gece nasıl yerleştirildiklerini sor. Üstat Gianetto'nun arbaletini incele. Bir hidrolik ustası bul ve ondan Lombardiya usulü bir kilit, kanal ve değirmenin nasıl tamir edileceğini öğren. Üstat Giovanni Francese'ye güneşin ölçülerini sor, anlataca­ ğına söz vermişti.
8 Kanunusani [21 Ocak 1913]
Bu gece Yunan zabitleriyle beraber yattım. Bana ekmek ve jambon verdiler. Sabahleyin ağırlığın yanına gönderdiler. Bu geceyi efzun çavuşu İpsilandis ile koyun koyuna geçirdim.
Esaret günleri
6.cilt
1444. Ebü’d-Derdâ radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ashâbına: - “Size en hayırlı, Allah katında en değerli, derecenizi en fazla yükseltecek, sizin için sadaka olarak altın ve gümüş dağıtmaktan daha kazançlı,  düşmanla karşılaşıp da sizin onların boynunu vurmanızdan, onların da sizi öldürmesinden daha çok sevap getirecek amelin ne olduğunu haber vereyim mi? diye sordu. Onlar da: - Evet, söyle dediler. Resûl-i Ekrem de: - “Allah Teâlâ’yı zikretmektir” buyurdu. Tirmizî, Daavât 6.Ayrıca bk.İbni Mâce, Edeb 53. ... Şüphesiz böylesine değerli olan ve insana nice nâfile ibadetten daha fazla sevap kazandıran zikir, bütün organların sultanı kabul edilen kalbin iştirakiyle yapılan zikirdir. Uyanık bir kalp ve duyarlı bir gönülle yapılan zikir dünya ile alâkayı kesmek suretiyle mümkün olabilir. Bu ise son derece güçtür. Zikrullahı işte böylesine değerli kılan, Allah’ı âdetâ görürcesine ve O’nun huzurunda olduğunu hissedercesine bir şuur haliyle yapılmasıdır. Dil Allah’ı zikrederken kalbin de ona katılması insanı âdeta melekleştirir. Hatta onun meleklerden de üstün bir seviyeye çıkmasına imkân hazırlar. Zira böyle bir şuur haliyle Allah’ı zikreden kimse, devamlı surette Rabbiyle beraber olduğu için ne bir fenalık düşünebilir ne de elinden kötülük gelir.
Hayatta kalanlar ölenlerin ağır yükünü taşımak zorunda kalırlar.
Sayfa 151Kitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.