Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!"
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
1922 yılında yazılmış, döneminde çok ses getirmiş bir romandır Nur Baba.Bende konusu itibariyle uzun zamandır okumak istiyordum, çünkü günümüzde dahi yazılması cesaret isteyen bir konu var merkezde.
Roman, Üsküdar da bulunan bir Bektaşi tekkesinde geçmektedir.Bu tarihimizde ve kültürümüzde derin izler bırakan Bektaşi geleneğinin yozlaşmasını o kadar açık bir şekilde gözler önüne seren bir roman ki, Atatürk'ün tekke ve zaviyeleri yasaklayan kanununa Bektaşi tekkelerini de eklemesi bu roman ile olmuş diye söylentiler olmuştur zamanında.
Kitap içeriğine gelirsek, içkili sohbet meclisleri, kadın müritleri (kendine bağlı olanlar) ile sözde Bektaşi babasının edebsizce münasebetleri, ibadet ile alakası olmayan mevzular itibariyle yozlaşan kurumlardan sadece birini okuyoruz.
Yakup Kadri özgeçmişini okursak da,onun zamanında Bektaşi tekkesinde uzunca bir süre vakit geçirdiğini biliyoruz.Yani yazdıkları kendi görüp işittikleri ile duyduklarından oluşuyor.
Kitapla ilgili ilginç bir detay da şu: Kitapta adı geçen karakterler den Celile Hanım'ın da Nazım Hikmet 'in annesi Celile olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Konusu itibariyle herkese hitap etmese de döneme dair merakı olanlar okuyabilirler.
Nur BabaYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20181,064 okunma
Beş senedir işim gücüm hep bu kadını okumak, ezberlemek oldu; Nigar rahatını seven,durgun ruhlu kadınlardan biridir.Vakıa güzel olduğunu bilir;sevilmek hoşuna gider.Fakat sevmek! Bu asla onun işi değildir.Yegane sevebileceği yine kendisidir.
Bugün Avrupanın en büyük silahı, entrikadır. Türlü politika entrikalarıyla, ülkeleri bölmeğe, birbiriyle çarpıştırmağa, insanları birbirine düşürmeğe devam ediyorlar. Tek silahları bu kalmıştır. Ama insanlar bir gün bunu anladığı zaman Avrupanın sonu gelmiş olacaktır.
"Zira biz onu (maziyi) daima gönlümüzün süzgecinden geçmiş olarak hatırlarız ve ondan ancak gönlümüze göre tasfiye edilmiş bir hatıra buluruz.Zira,uzaktan gördüğümüz şeyler bize daima daha çok güzel görünür ve daha çok hoşumuza gider.Ve o zaman halin bütün dikenleri gözlerimize batar."