Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
"Ve eğer güzellik dehşetin ta kendisiyse, o zaman arzu nedir?" dedi Julian. "Pek çok arzumuz olduğunu sanırız ama aslında tek bir arzumuz vardır. Nedir bu?"
"Yaşamak," dedi Camilla
"Sonsuza dek yaşamak," dedi Bunny
"Ölüm, güzelliğin anasıdır," dedi Henry.
"Peki ya güzellik nedir?"
"Dehşetin ta kendisi."
"Aynen öyle," dedi Julian. "Güzellikte şefkat ya da teselli aranmaz. Tam aksine. Gerçek güzellik her zaman ürkütücüdür."
Evet ama ihtiyar Cephalus'un bir defasında Sofokles'in dediğini işittiği gibi, aşkın acımasız, korkunç bir efendi olduğunu pek azımız bilir. İnsan başka birisi uğruna kendini kaybeder ama bunu yaparak tüm tanrıların en hercaisine çaresizce kul köle olur.
Batıcılık ''ulusumuzu yabancılaştırma'' girişimlerini kapsayan kabarık bir 'dosya'dır. BU dosya açılmalı bütün belgeler ortaya dökülmelidir. Bir ulusu, kendi uygarlığından, kendi tarihinden, bu kadar kolaylıkla koparılamaz.
Makine yaşantısı bencil ediyor insanı bencilliğin boyunduruğu altına girmiş oluyor resmen. Oysa siz, ruhun başkaldırmaması için bütün yolları kapatmışsınız. İnsan ancak bencilliğin egemenliği altında bozulan dengesini manevi başkaldırmalarla yani ruhsal isteklerini bu bencilliğin yerine ikame etmekle sağlayabilirken sizde bunun tam tersi oluyor. Bencilliğin egemenliği altında bozulan dengenizi, gene bencilliğin başka bir biçimde açığa vurulması anlamına gelen maddi isteklerle düzeltebileceğinizi sanıyorsunuz.