Yaz ortasındaydı
Ve geceyarısı
ve yıldızlar yörüngelerinde
Ölgün ölgün pırıldarken
Daha parlak ışığında
Kendisi göklerde
Köle gezegenlerin arasında
Işığı dalgalarda olan soğuk ayın
Soğuk tebessümüne dikmiştim gözlerimi
Fazlasıyla-fazlasıyla soğuktu benim için
Derken kaçak bir bulut
Geçti örtü niyetine
Ve ben sana döndüm
Yükseklerdeki iştihamına
Mağrur akşam yıldızı
Senin ışığın daha değerlidir benim için
Çünkü yüreğime mutluluk verir
Göklerdeki gururun geceleri
Ve daha çok beğenirim
O alçaktaki daha soğuk ışıktan
Senin uzaklardaki ateşini.
Baylar, yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık. Normal bir insanın anlayış gücü çok olmamalıdır.
Geceyi dinle, yıldızlar tarçın kokuyor. Yollar, yağmurdan sonra çıkan ayışığında pırıl pırıl. Şu anda içinde yaşadığım dünyayı kim tasarlamış, kim çizmişse eline sağlık. Gökyüzü damla damla akıyor kalemimden. Hiçbir şey yazamayacağımı biliyorum yine de. Elimi tutan birileri, bir şeyler var. Geceyi dinle, diyen. Bütün duyularım düz bir aynada kendilerine dönüyorlar yine. Sesler bölünüyor burada, görüntüler, duruşlar kırık dökük. Dokunduğum her şey süngersi bir biçim alıyor.
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Hüseyin Nihal Atsız