XVIII. yüzyıl romanlarında portreler sanki kahraman ressam karşısında poz verir gibi statik bir duruşla anlatılırdı. Günümüzde statik portreler -belki sinemanın etkisiyle- dinamik portrelere dönüştü. Karakterler hareket halinde ve eylem içinde anlatılır oldu. Sigara sarışı, kahve ikram edişi, konuşurken ya da dinlerken yaptığı küçük jestler önem kazandı. Önceki çağların romanlarında uzun uzun uzun anlatılan yüz şekli, göz rengi, beden ölçüleri böylece yeni anlatım içinde neredeyse kayboldu.
"Fizik kanunlarına göre iki cisim aynı anda ve aynı yerde bulunamaz; yani beyninizde olumlu düşünce varsa olumsuz düşünceye yer yoktur, olumsuz düşünce varsa olumluya yer yoktur."