"Mana denizine daldık, vücut seyrini kılduk.
İki cihan serteser, cümle vücutta bulduk."
Kutsal denen mefhumun derinliklerine dalıyor önce okuyucu. Ardından tarihteki seyrine. Dünü ve bugünüyle kutsalı anlamaya çalışıyoruz nihayetinde.
İnanan veya inanmayan çoğu insanın zamana, mekana, nesneye ya da şahsa kutsallık atfettiğini bilmekteyiz. Hayatımızda yer kaplayan kutsal/kutsallığın mahiyetini, niteliklerini kavrayamadan ya da sınırlarını bilmeden ilerlemek pek mümkün gözükmüyor. Bir dağın, toprak parçasının, bir gecenin, bir ağacın kutsal olması kendi zatından değil, Allah'ın belirlemesiyledir, Allah'a olan nisbetlerinden kaynaklanmaktadır. Elimizdeki eser bunu diyor okuyucularına. Zaman, mekân ve şahıs boyutlarıyla kutsalı değerlendiriyor.
En uçlarda yaşıyoruz çoğu şeyi ve ifrat-tefrit arasında uçlarda gidip gelirken; kutsalı yok sayan ya da tam tersi aşırı kutsallaştıran dogmalara karşın nasslardan yola çıkarak ölçülü bir yaklaşım sergiliyor yazar.