“Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."
"Asıl bahtiyar, bir ömür boyunca hasretini çektiği şeye kavuşan değil, ona erişeceğini anladığı anda, saadetinin en yüksek noktasında bir 'Ah!' diyerek düşüp ölebilendir."
"Çünkü sanat, yeryüzünde ve insanların içinde olup bitenleri, çöplükle sarayı aynı hakikatten uzak ve güzelleştirici örtüye bürüyen ay ışığı gibi, tatlı bir yalan bulutunun arkasından göstermeye mecburdu, sanat eserinden faydalanabilecek durumda olanlar, her şeyden önce avunmak, oyalanmak istiyorlardı; sanatkârın ekmeği de işte bu tatlı rüya meraklılarına bağlıydı, yoksa kömür kayığında yüzükoyun yatan yırtık zıpkalı Bartın uşağına değil."
Serinin altıncı kitabı. Her sayfası aksiyon dolu, kovalamacanın hiç bitmediği soluk soluğa okuyacağınız bir roman. Serinin şu ana kadar olan romanlarının içinde en iyisi diyebilirim. Birinci ve ikinci roman her ne kadar sıkıcı olsa da devamında ki romanlar gerçekten insanı içine çeken, heyecanı ve aksiyonu her sayfasında yaşatan kaliteli polisiye romanlar olmuş. Serinin her romanında Tina Boyd'un bir adım daha öne çıktığı serinin bu romanında Tina ve Mike başrolü birlikte paylaşıyor. Kurgu harika, anlatım harika, olayların bir biri ile bağlantılı gelişmesi ve geçişler harika. Roman bu işin bura bitmeyeceği mesajını içinize adeta kazıyarak bitiyor. Teşekkürler Simon Kernick.