Abdullah Talha Tosun

Durumunuz kötü! Galiba içinizde bir ruh gelişiyor. Ruh mu? Garip, çok eski, çoktan unutulmuş bir sözcük. Bazen "ruhsal", "ruhsuzluk", "ruh yıkımı" sözcüklerini kullanırız ama gelişen bir ruh ... Bu ... çok tehlikeli," diye mırıldandım. "Tedavi edilemez," diye açılıp kapandı makas. "Ama ... aslında, özünde ne var? Bir türlü anlamıyorum " "Bakın şimdi. .. size bunu nasıl anlatmalı... Siz bir matematikçisiniz, değil mi? "Evet " "Pekala, bir düzlem, bir yüzey düşünün, şu aynayı ele alalım mesela. Siz ve ben yüzeydeyiz, görüyorsunuz ya? Güneş nedeniyle gözlerimizi kısmışız. Ve burada, şu tüpün içinde mavi bir elektrik kıvılcımı çakıyor, şurada da gelip geçen bir aeronun gölgesi. Bütün bunlar hep yüzeyde ve sadece o an için. Şimdi bu geçirmez maddenin ateşle yumuşadığını hayal edin, artık hiçbir şey üzerinden kayıp gitmiyor, her şey içine giriyor; çocukluğumuzda merakla incelediğimiz bu ayna dünyasının içine. Ve sizi temin ederim, çocuklar o denli aptal değildir. Düzlem boyut kazandı, somutlaştı, dünya ve her şey artık aynanın içinde - sizin içinizde: güneş, dönen pervanenin esintisi, titreyen dudaklarınız ve başkalarının dudakları. Anlıyor musunuz? Soğuk ayna yansıtır, geri atar fakat bu ayna soğuruyor, her şey onda izini bırakıyor sonsuza değin. Bir an, soluk bir yüz ve bunlar sizde sonsuza dek sürüyor. Bu sessizlikte düşen bir damla, onu duyuyorsunuz ve sonsuza kadar da ... "